İstanbullu Gelin’in 71.bölümü benim için bir kere daha Adem’in
başrolde olduğu bir bölümdü. Evet Adem dizinin ilk günlerinden beri önemli bir
karakter ama Fırat Tanış’ın şahane oyunculuğu ile birleşince özellikle üçüncü
sezonun neredeyse tamamını ‘Acaba Adem ne yapacak?’ diye diye izlediğimi fark
ettim.
Güle güle büyüsün inşallah
Bölümün en duygusal anı Adem ve Dilara’nın bebeklerini
kucaklarına aldıkları andı elbette. O heyecanları, korkuları, şaşkınlıkları ve
elbette mutlulukları o kadar güzel geçti ki bize, yumru yumru üstüne oturdu
kaldı boğazımızda. Yazanın, yönetenin, çeken ve oynayanların ellerine sağlık. Bebeğin
gelişi Adem Dilara ilişkisini nasıl etkileyecek epey merak ediyorum. Bir yandan
gönlüm Adem’in de Dilara’nın da ayrı ayrı ilişkilerle daha mutlu ve sağlıklı
olacağını söylüyor, bir yandan da bir bebeğin dünyaya gelişi gibi bir mucizeyi
beraber yaşamış iki insanın akıllarının karışmasının son derece kolay olduğunu
biliyorum. Adem’le Güneş ilişkisine birazdan geleceğim ama önce bebekle
birlikte doğan yeni umutlardan bahsetmek isterim.
Artık ayrılmayın
Asla sekmeden çalışan Murphy kanunları gereğince bebek tam
Dilara’nın tuvalette kilitli kaldığı ve aynı zamanda Faruk’un Adem ile konuşmak
üzere Bursa’daki evin kapısına dikildiği an gelmeye karar verdi. Mevzu süper
panik yaratsa da aslında bir bakıma da iyi oldu çünkü günlerce beklesen
kırılamayacak buzlar bu şekilde pat diye kırıldı. Faruk Adem’e bu kez içinde
hiçbir plan ve numara olmadan, dümdüz ortaklık teklif etti, esas teklif artık
kardeş olmaktı tabii. Bence paylaştıkları bu geceden sonra artık buna hazırlar.
Özellikle Faruk’un Adem’e yaşadıkları bunca şeyden sonra onun iyi bir baba
olacağına inandığını söylemesine bayıldım. Adem’in bu konudaki tedirginlikleri ve bunun
işleniş şekline de ayrıca bayıldığımı belirtmek isterim. İnsanı sadece ne olmak
istediğini değil, ne olmak istemediği de çok güzel yönlendirir evet ve bunu o
kadar güzel anlattılar ki.
O değil de Güneş'in paltosuna bayıldım
Şimdi gelelim Güneş’e. Bir kere hemen belirtmek isterim ki
Güneş’i Adem ve Dilara’nın ayrılma sebebi olarak görmüyorum. Hafızamızı tazelersek
Güneş ve Adem tanıştığında Dilara Adem’le olmak istemiyordu ki o sırada son
derece haklı sebepleri vardı, bebeği olacağını bile söylemek istemedi. Hali hazırda
sürüp giden bir ilişkiyi bozmuş muamelesi yapmak istemiyorum o yüzden Güneş’e.
Adem’e olan aşkını da son derece sahici buluyorum ama kendisinin de farkında
olduğu gibi böyle bir ilişki üçgeninde yer almak çok ama çok zor. Adem’in
Dilara’nın telefonu ile onun evde olduğunu bile hatırlamayıp koşarak gitmesinden
bile anlayabilmiştir herhalde bunu. Öte yandan bir de şu var ki bu kadar zor
bir ilişkiyi sürdürebilecek biri varsa o da Güneş’tir, öyle hem kırılgan ama
hem de çok dişli bir kadın. Bakalım neler olacak?
Şurada İpek'i savunmak da kısmetmiş
Bölümün hayal kırıklığı bebişim Süreyya idi. Normal
şartlarda onu savunmak isterim ama kendini bu kadar Esma Sultan olmaya
kaptırması canımı çok sıktı. İpek’le aynı fikirde olmak da varmış hayatta. İpek’in
ona söylediklerine ‘Ben sadece ailemi korumaya çalışıyorum’ dedikten sonra o da
fark etti düpedüz Esma’ya dönüşmek üzere olduğunu ve kendisi de bir an korktu
aslında. Bir de şunu anlamadım, henüz Esma’da hiç hastalık belirtisi yokken
Süreyya neden hevesli gibi atladı işlere? Akşam yemeği menüsü vermek mesela
neden Süreyya’ya geçti? Bir de ‘Evde çok işim var’ deyip duruyor da ne işi
olduğunu anlayan varsa bana yazabilir mi? Ev işi değil, evle ilgili öyle
alınacak kararlar veya büyük hareketler de yok, e misafir filan da yoktu
ufukta, o zaman çok işim var deyip durduğu neydi? Bunların artık Süreyya’nın
yaşayacaklarının işaretleri olduğunu biliyoruz tabii aslında ama insan
konduramıyor yine de.
Bu cümleyi yazacağım aklıma hiç gelmezdi ama bölümün en
mantıklı insanı İpek’ti bu hafta. Bir kere Süreyya’ya söyledikleri, özellikle
de ‘Arkadaşlar kriz anlarında birbirlerinin yanlarına koşarlar, sen neden beni
ayağına çağırdın?’ sorusu şahaneydi. Sonra nihayet çalışmak ve kendi hayatını
kurmak istemesi , hem Boran konağı takıntısından hem de kendi yarattığı
kafesinden bile kurtulma konusundaki kararlılığını çok takdir ettim. Böyle devam
etsin umarım.
Önümüzdeki haftaları, özellikle de Adem’in nasıl bir baba
olacağını izlemek için sabırsızlanıyorum. İyi seyirler dilerim.