Deli bir değil ki
bağlayasın, dert bir değil ki ağlayasın… İlk olarak nerede duyduğumu
hatırlayamadığım bu sözü Abidin'in ağzından duyunca, "İşte hislerime
tercüman olan ifade," dedim. Gerçekten, anlatmaya nereden başlayacağımı
bilemediğim kadar çok derdim, silkelemeye nereden başlayacağımı bilemediğim
kadar çok insan var bu dertlerin kaynağı.
Geçen hafta sayıp
döktüğüm, olmasına kızdığım ve olmasından korktuğum ne varsa oldu bu hafta.
Aslı'nın bebeği aldırmaması fakat Ferhat'a bunu söylememesi, ikisinin de
kalpleri başka türlü konuşurken dillerinin başka söylemesi, Cüneyt'in son
saniyede yırtması, İdil'in işgüzarlıkları, Handan'ın insanlıktan çıkmada rakip
tanımaması hep aynı…
Beklemediğim şey,
Gülsüm'ün öfke patlaması ve Abidin'in itirafıydı. Hem beklemediğim bir anda
geldiği için, hem de gerçekliğine yüzde yüz inandığım için beni çok etkileyen,
izlerken gözyaşlarımın akmasına engel olamadığım bir sahne oldu. Gülsüm'ün öfkesini
kusarken yalnızca kendini suçlaması ve bu nedenle kendini iyi davranılmaya
layık görmemesi, Abidin'in ona her koşulda destek olmaya çalışması, desteği
sorgulandıkça sözcüklerinin tükenmesi, gözlerinin dolması ve nihayet bir
süredir içinden geçirdiklerini ilk kez yüksek sesle söyleyebilmesi oldukça
çarpıcıydı.
Neden insanların başını değil de boynunu görüyoruz acaba?
Abidin bunları daha
önce kendi kendine bile itiraf etmediği için söylediklerinin kendi üzerindeki
etkisi Gülsüm üzerindeki etkisinden bile fazla oldu. Bölüm boyunca hüznünü
büyütüp durdu Abidin. Gülsüm'ün şaşkınlığı, bu sevgiyi, ilgiyi hak etmediğini
düşünmesi, kendine kızmaya devam etmesi ve belki de Abidin'e karşılık
veremeyecek olmanın ağırlığını hissetmesi onu iyice içine kapattı. Öfkesi dindi
belki ama onun da gözyaşları dinmek bilmedi. Ve bu sahneleri tüm
doğallıklarıyla, birbirlerinin önüne geçmeden, yolunu tıkamadan, hakkıyla
oynayıp bize sundukları için Timur Ölkebaş ve Sinem Ünsal'a sevgilerimi ve
teşekkürlerimi sunuyorum.
Dediğim gibi, bu
benim henüz beklemediğim bir gelişmeydi fakat hem izlediğim sahneden memnunum
hem de bunun zamanlamasından. Çünkü Gülsüm, Cüneyt'in istediği her şeyi,
bebeğin babasının kimliği öğrenilmesin diye yaptı. Şimdi Abidin'in bunu
bildiğini öğrenmesi Gülsüm'ün elini güçlendirmeli, onu savunmasız olmaktan
kurtarmalı. Dilerim Gülsüm, Abidin'in karşısında ezildiği, onun iyiliğinin
altında kaldığı düşüncesinden bir an önce kurtulur ve olanları Abidin'le
paylaşır. Böylece Abidin bir tuzak kurup Cüneyt'ten kurtulmanın yolunu
açabilir. Abidin'in Cüneyt'i öldürmesini istemiyorum elbette, ama bir çözüm
bulunmalı artık.