Her acı, her zorluk, bizi birbirimize daha çok bağlayacak...
Her acı, her zorluk, bizi birbirimize daha çok bağlayacak...
Hey, Sen Anlat Karadeniz dizisinin tatlı izleyicileri ve RaniniTv’nin güzel okuyucuları; ben geldim! ^.^ Müsait olduğum her hafta buralara uğrayacağımı söylemiştim. Şimdi, geçmiş bölümlerden notlarla başlayıp, bu haftaki bölüme gelelim. Buyursunlar!
 
Bildiğiniz üzere Tahir, inadı yüzünden, Mercan’la sözlenmeyi kabul etti. Tahir’in bu hareketi beni şaşırtmadığı gibi, kızmadım da. Çünkü izlediğim adamın nasıl bir karakter olduğunun farkındayım. Sağının, solunun belli olmayacağını biliyorum. Evet, Tahir cinsinin en duyarlı ve vicdanlı türü olabilir. Ve yine evet, Nefes’e ithamlarda bulunması çok çok çirkindi. Ama, şu noktada, ataerkil düzende yetişmiş, Karadenizli bir adamın, hislerini de doğru yansıttığını –karaktere hak vermiyorum yalnız- düşünüyorum. Çünkü, o fotoğrafı gören ve diziyi izleyen erkeklerin büyük çoğunluğunun, Tahir’le aynı şeyleri düşündüğüne eminim.
 
Bu hayatta hiçbirimiz mükemmel değiliz ve Tahir de mükemmel bir adam değil. Onun da pürüzleri var. Ama şunun çok net farkındayım ki bu sadece Nefes’in yolculuğu değil. Tahir’in de yolculuğu. O da, değişip dönüşecek. O da, zamanla şiddetin sadece fiziksel bir şey olmadığını anlayacak. Şu an kendine bile itiraf edemese de, sevginin çok güçlü bir duygu olduğunu ve her şeyle baş etme gücünü verdiğini anlayacak. Bence Tahir Kaleli, zamanı geldiğinde “Hayal ürünü erkek” seviyesine yükselecek. Ama ona birazcık zaman var.
 
Geçen haftaki bölümü izlerken çok ağladım. Hem Nefes’in evdekilere olan vedası, hem de Tahir’le olan vedalaşması gerçekten yüreklere işleyecek cinstendi. Bir de, Tahir’in özür dilemeye çalışması, kendini ifade etmek için çırpınması yok mu, ah… Tahir’in yolculuğu çoktan başladı bile. Bu bölüm de, özür diledi Nefes’ten. Adam resmen özür dilemeyi öğrendi ki Karadenizlilerin özür dilemesi bile aşırı zordur. Bırakın özrü, alttan almaları, ılımlı konuşmaları bile zor. ^.^


Senin o suratını yerim. :( 

Benim için, geçen haftanın en önemli sahnelerinden biri, Nefes’in bankta Tahir’e söylediği cümleler ve herkese verdiği mesajdı: “Mazim kirli diye, kurtarman gereken bir prenses değil miyim artık?” Nefes burada kendini kirli hissetmedi ki. Ölen sevgilisi olmuş olsaydı da, Vedat’tan kurtulmak için, ağabeyi değil de; başka birine sığınmış olsaydı da, öyle hissetmezdi. Ama Tahir’e ve onun gibi düşünenlere dedi ki; “Vedat aynı Vedat. Zulüm, aynı zulüm. Zalim, aynı zalim.” Yani, Nefes bir hayat kadını olsaydı, kurtarılmayı hak etmeyecek miydi? Birinin hayatını kurtarmak, ona sahip çıkıp, iyilik yapmak için, kriterler var mıdır?


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER