Uyan kalbim, uyan..
Gabriel.. Alison'un iki yıl önce boğularak ölen çocuğunun adı. Dört haftadır Noah ile başlayan kurgu, bu sefer Alison ile giriş yaptı. Sanırım haftaya da Noah anlatmaya başlayacak. Bu arada Golden Globe Ödülleri de çoktan açıklandı. Çünkü yorum geciktirmek bunu gerektirir. Evet, iki haftadır düzenli izleme yapamıyorum. Umarım Şubat ayında ritmim düzelir. Yorumların düzensizleşmesi bende sıkıntı işaretidir. Dördüncü bölümde sıkıldığım için bir türlü bu bölümü izleyemedim. Yazma sebebim de hani varsa meraklısı, ayıp olmasın diye.. Yoksa çoktan bırakmıştım.. Neyse..

Golden Globe'da 'En İyi Drama Dizisi' ve En İyi Kadın Oyuncu (Ruth Wilson) Ödülü'nü aldı. Zaten dizi toplamda üç dalda adaydı, Dominic West, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü elbette ve nihayet Kevin Spacey'e kaptırdı. Ödülü alsaydı bence büyük haksızlık olurdu. Tamam, Dominic West yüksek bir performans gösteriyor ama daha dur, dizinin sintinesi yalıya inmedi. Üstelik de ilerleyen bölümde isterse ağzından alev çıkarsın, unutulmaz ve ödülük bir performans ya da karakter yok henüz ortada, bence..

Ruth Wilson, bileğinin hakkıyla kazandığı ödül için konuşmasını yaparken

Efendim, Carl Franklin'in yönettiği ve Kate Robin'in yazdığı bu bölümün izlenme oranları biraz düşük çıktı ama ilerleyen bölümler hızla yükseldi ve dizi sezonu güzel bitirdi biliyorsunuz. Ben de bu bölüme o bilgilerin ışığı ve umuduyla giriştim. Hani milyonlarca Amerikalı yanılıyor olamaz, dedim. Ayrıca Joshua Jackson röportajını okuduktan sonra da artık bu hikayede "kim kimi öldürmüş" konusuna pek takılmıyorum. Çünkü Jackson söz konusu röportajında, "Bu bir insan iklimi hikayesidir. Kimin kimi öldürdüğünün ya da katilin kim olduğunun o iklime bir etkisi yoktur." diyor. Tam böyle demiyor, ben cümleyi acayip romantikleştirdim mealen yeniden kuraken.. Olsun. Bu arada denk gelememiş ve hâlâ okumamış olan varsa eğer Joshua Jackson röportajını hemen şuraya ekliyorum. Lütfen okuyunuz, enfes şeyler anlatıyor dizi hakkında..


Alison kuru bir intikam mı alıyor yoksa Cole dışında da bir erkeğin canını yakarak kendini kör kuyulara mı atıyor bilemediği bir sabaha uyandı. Bazen diyorum ki Cole'a, Peygamber sabrı vermişler ya da kendini o kadar suçlu hissediyor ki Alison'a çıt çıkarmadan katlanıyor ama onun dışında ne ve kim varsa yakıp yıkmaya hazır. Alison'a da çıtırtıdan fazlasını da çıkardığı zamanlar oldu elbette ancak sadece karısının ruh haline bakarak Cole'a hak verir noktaya geliyorum desem yalan olmaz. Üstelik Alison, daha geçen bölüm Noah'ı da öfke uçurumunun kenarına getirip bıraktı, öyle değil mi? Cole, Alison'da zuhur eden değişikliklerin kaynağının başka bir erkek olduğunu da bal gibi hissediyor, bence. Neticede Alison'un beyanına göre 'açık evlilik' yaşıyorlar. Ve Cole sadece kasabanın florasını değil, ailesini de dış etkilerden koruyarak yaşatmak için diretiyor.

Bir Aşk Yuvası kapısı kırmızı olur, hem de en koyusundan!

Belki de gerçekten kader diye bir şey vardır, ne dersiniz? Alison, hayalini kurduğu gibi bir doktor olabilseydi bu hikayeyi yaşamaz dolayısıyla da Sarah Treem de bu hikayeyi yazamazdı. Çünkü yine Joshua'nın röportajından öğrendiğimize göre dizinin yaratıcı yazarlarından Sarah Treem, bu hikayedeki karakterlerin bir kısmını gerçek hayattan şahsen tanıdığı, insanlardan uyarlamış. Sadece karakterleri değil belki onların hikayelerinden de kesitler almıştır, neden olmasın? İtiraf edeyim röportajdan sonra hikayenin bana görünen rengi, olaylara bakış açımı ve avlamaya çalıştığım detayların türünü çok değişti..

Bak şu tesadüfe, Noah'ın annesi de garsonmuş

Mesela orgazm sonrası sohbetlerinde Alison'un, Amerika'daki eğitim- gelir düzeyi eşitsizliğine getirdiği eleştirilere artık başka bir gözle bakar oldum. Bölümün başında Noah-Alison'un tipik bir liseli telaşıyla buluşup sevişmelerinin bize faydası oldu mu? Evet! Noah'ın varlıklı bir aileye doğmadığını, babasının kamyon şoförü, annesinin de bir garson olduğunu öğrendik. Ve sabah seksinden sonra geçmişinden bu kadar bahsedersen, istemediğin kişileri de çağırmış olursun. Kulaklara küpe... Bu bölümde Alison'un annesi Athena ( Deirdre O'Connell) ve Alzeimer hastası anneanesi Joan ( Lynn Cohen) ile tanıştık. Aniden ortaya çıkan, reiki ve enerji uzmanı umarsız Athena'yı görünce "Alison hık demiş burnundan düşmüş", dedim çünkü iki oyuncu birbirine çok benziyor.

Terk edilmiş Alison'dan,Athena'ya "yine mi?"bakışı

Alison'u, Lockhart familyası ve annesinin şiddetli gerçeklerden oluşan olumsuzluklar sarmalı ile baş başa bırakmak ilk kez zor oldu. Ama şimdilik sorguyu tamamlamış olması da hikayenin geleceği açısından heyecan verici oldu. Alison'un annesi Athena, bir çocuğun üzücü bulabileceği ama bir yetişkine öldürücü darbeyi vuracak kendi gerçekleri ve hayattan süzdüğü cümleleriyle Alison'u fena halde zehirleyiverdi. Athena net kötü bir anne. Her yaşta ayrıca vuruyor kızının ağzına ıslak banyo terliği ile! Eğer katil kim sorusu aklınızda yer ediyorsa, hâlâ, Alison'un ifade verirkenki gizemli tavırlarına bakarsak fail müptezel Istakozcu patronu ve bir gençlik 'oynaşı' Oscar da olabilir. Hatta tatlı Scotty aile içinde şahlanan -çiftlikten kaynaklı- bir miras kavgasına da kurban gitmiş olabilir.

Çocuğun mu var, derdin var

Noah'a bağlandığımızda Helen'i ve organik kaos yaratma yeteneğini çok özlediğimi anladım. Bu arada yazarlar da boş durmadı. Noah'ın Alison ile kimbilir kaçıncı aşk kaçamağı sabahına önce simit sonra tekerlek, Whitney, Oscar, Kayınpeder kılığında türlü biçim engel çıkarıp gerginlik oranını her iki tarafta da eşitlediler. Hatta Noah'ın payına bu gerilim ve gerginlikten 250 gram fazlası düştü. Sağ olsunlar, haklarını da helal etsinler. Bir ara kendimi, "Noah-Alison elele, 6 milyon cebe" sloganını tekrar derken buldum. Alison'daki kriz yönetimi yeteneğinin Noah'da olmaması ve çok çabuk öfkelenerek, şiddete meyletmesini de kenara not aldım. Siz de alın derim..

Böyle işte..
R.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER