Zor bir hafta oldu
Ferhat için, gelen vurdu, giden vurdu… Aslı, Yeter, Yiğit, Namık, Abidin ve
hatta Cem. Ve bütün bu savaşlardan yenik çıktı Ferhat. Üzüldüm diyemem, imkânım
olsa birkaç laf da ben ederdim belki. Bir tek İdil söyledi gerçeği Ferhat'ın yüzüne,
ama onun da etkisi bir yere kadar. Ferhat'ın aklında bir soru işareti kaldı,
cevabını bulmak için herkesi de kurcaladı ama istediğine ulaşamadı. Böyle böyle
bozulur işte Ferhat Aslan'ın ayarları.
Yeter, Namık, Aslı
ve Yiğit, Namık'ı Yeter'in vurduğu gerçeğini sakladılar Ferhat'tan, Yiğit
haricindekilerin sebebi belli, daha acı bir gerçeği saklıyorlar ondan. Yiğit'in
sebebi, Suna'nın dediği gibi Ferhat'ı sessizliğiyle öldürmek değil, ama
sessizliği bir cezalandırma taktiği olarak kullandığı da yalan değil.
Size de Ferhat aniden Yiğit'i öpmeye başlayacakmış gibi geldi mi?
Aslı her fırsatta
sorular koyuyor Ferhat'ın kucağına, cevap alamadıkça yaralanıyor, yaralandıkça
da görmez oluyor Ferhat'ı da yaraladığını. Ateşe Aslı'dan önce düşmüş ve bunu
Aslı'dan önce kabullenmiş olduğu için Ferhat, şu an olanları ve gelecekte olabilecekleri
çok önceden görebilmişti. Bu yüzden de uzak durmaya çalışıyordu. Kendi kendine
sırtını dönmek isteyecek kadar da ileri gitmişti. Gelgelelim Aslı'nın
sorularının bir de mıknatıs etkisi var, sorular çoğaldıkça çekim kuvveti
artıyor ve Ferhat'ın kelimelere kapalı dudakları öpücüklere açılıveriyor…
Aslı yine de pes
etmiyor, cevaplarını alacak, karayı ağartacak, hastayı iyileştirecek, çirkin
canavarı güzelleştirecek, kurbağayı prense dönüştürecek. Bu hikâyede neyi var
neyi yoksa kaybetti ama yine de umudu var. Aşka düşenin umuda tutunmaktan başka
çaresi yoktur çünkü.
Benim birkaç
haftadır söylediklerimi Ferhat da iki cümleye sığdırıp çarpıverdi Aslı'nın
suratına: "40 yıllık kurbağa, öptün diye
prens olmaz. Olmaz yani..." Ferhat haklı, değil Ferhat gibi köşesi, pürüzü bol
bir karakter, dünyanın en mülayim adamı da bir öpücükle, birkaç günlük
yakınlıkla törpülenip prense dönüşmez, dönüşemez. Ferhat haklı, ama unuttuğu
bir şeyler var. Daha ilk bölümde, hakkında pek de bir şey bilmediği Aslı'ya,
birkaç parça kıyafetini ve okuması için bir kitabını (Prens Prensesi Sevmedi) getirmiş ve şöyle demişti: "Kitaplarda aradığına göre seninki beyaz atlı
prens değil!" Yani, kendisi bir prens değil, tamam, ama Aslı'nın da
bir prens aramadığını daha ilk günden biliyordu Ferhat. Dahası, Ferhat da
öpülünce prense dönüşebilmeyi isterdi, ama medeni cesareti yok, kimse de aksini
söyleyemez. Başka masallar da biliyormuş ama o tek bir masalı seviyor, nedeni
basit: o masalda yer alabilmek için Ferhat'ın prense dönüşmesi gerekmiyor,
kendi olması yeterli. Olduğu gibi, çirkin haliyle de o güzel kıza
kavuşabiliyor, hiçbir şey yapmadan da çirkinliğinden kurtulabiliyor.
Ferhat aşkıyla
sınandı, annesiyle sınandı ve kardeşiyle sınandı. Aslında Ferhat'ı pek de
ilgilendirmeyen bir konu, geldi hayatının merkezi problemi oluverdi bir anda.
Gülsüm yetişkin bir kadın. Kendi rızasıyla bir ilişki yaşadı ve hamile kaldı.
Bunun hesabını hiç kimseye vermek zorunda değil. Böyle bir durumla karşılaşan
bir abi, kardeşinin âşık olduğunda mutluluğunu, terk edildiğinde acısını
kendisiyle paylaşmadığı için kızabilir, kırılabilir kardeşine; ama hiçbir
şekilde bunun hesabını soramaz. Bunu Ferhat'a yapılmış bir yanlış, işlenmiş bir
suç gibi göstermenin anlamı yok. Dolayısıyla Gülsüm'ün kafasına sıkmayan
Ferhat'ı alkışlayacak ve onun Gülsüm'ü affetmesini bekleyecek bir durum da yok.
O silahı ateşleyemedi ama kardeşine sarılmayı da beceremedi. Ferhat kardeşiyle
sınavında da başarısız oldu maalesef.

Kardeşin sen katil
olma diye canından vazgeçti, sen şimdi öfkenden vazgeçemiyor musun, diye sordu
Abidin Ferhat'a. Pek çok diğer soru gibi bunu da yanıtsız bıraktı Ferhat.
Ferhat'ın bu suskun hallerini anlamıyor değilim, bunca yıl inandığı, ezber
ettiği ne varsa sorgulanıyor, sınanıyor, alaşağı ediliyor birer birer,
böyle bir durumla baş etmek kolay değil.
Ama Ferhat'ın tüm bu olanlardan ders aldığını ya da kendi kendini
sorguladığını görmüyoruz hiç. Sadece, sürekli çapraz ateşte kaldığı için
harekete geçmekte, ezberindekileri eyleme dökmekte biraz daha temkinli
davranıyor gibi şimdilik.
Ferhat'ın kimseyi
vurmadığı bir bölüm oldu yine de, buna da şükür, buna da…