Bölüm boyunca
duygudan duyguya sürüklendim, yükselip alçaldım ve nihayet koca bir kafa
karışıklığıyla yumdum gözlerimi geceye. Sabah uyandığımda daha sakindim fakat
canımı sıkan bir şeyler vardı, memnun değildim olup bitenlerden. Neler
düşündüğümü yazmaya başladım fakat aceleci davranmak ve geçtiğimiz haftalara
haksızlık etmek istemedim, bekledim. Bölümü, sahneleri tekrar tekrar izledim,
soğuk sular içtim, yanıtlar aradım sorularıma. Yazık ki bulamadım. Kısaca şöyle
diyebilirim, içime sinmiyor bu olanlar. Ferhat gibi ben de susma hakkımı
kullanayım, bu hafta yazmayayım diye düşündüm bir ara, ama bu sefer de içimde
kalacaktı söylemek istediklerim.
Haftalardır Aslı'yla
Ferhat'ı tanımaya, anlamaya, davranışlarını çözümlemeye çalışıyorum. Başarılı
oluyor muyum bilmiyorum ama zihnimde her şey yerli yerine oturuyordu. Siyahı
beyazdan, acıyı tatlıdan, yarayı devadan ayırt ederken birbirlerine karışacakları
zamanın hevesini de içimde taşıyordum.
Fakat şu an
geldiğimiz noktada, şimdiye kadar düşündüklerimin, yazdıklarımın çoğunlukla boş
şeyler olduklarını görüyor ve üzülüyorum. Bu kadın benim tanıdığım Aslı değil,
benim çözmeye çalıştığım Ferhat bu değil sanki.
Ferhat'ın kurtarmaya geldiğini anlayınca kendisine silah çeken çocuğu gönderen, kendisine
öpücükle yanıt veren Ferhat'a karşılık
vermek istese de onu durdurup sorularını soran, Ferhat'ın
yarasını okşayan Aslı'yı ne kadar iyi tanıyorsam, yanıt
alamadığı, hesap soramadığı halde
Ferhat'la sevişen Aslı'ya da o kadar yabancıyım ben.
Aslı'nın Ebru'nun yanında olduğunu öğrenince hemen koşup yanına giden,
kurtulunca koşup kendisine sarılan Aslı'ya sarılmakta bile tereddüt eden,
öperken Aslı itekleyip durdurduğunda gözlerini bir an olsun açmayan Ferhat'ı ne
kadar iyi tanıyorsam, Aslı'nın sorularını öpücükle yanıtlayan Ferhat'ı da o
kadar yadırgadım.
Öyle çok istedim ki
o sevişme sahnesinin hayal olmasını. Fragmanda öpüşmeyi gördüğümden beri bunu
diliyordum zaten. Üst üste hayaller izliyor olmamıza kızmayacaktım, hatta
bölümler boyunca hayaller izlesek gıkım çıkmazdı, yeter ki gökten zembille inen bir
sevişme izlemeseydik…
Şu durumda Ferhat'ın
bütün yaptıkları, zorlamaları, çekiştirmeleri, müdahaleleri, kıskançlığı,
kabalığı, düşüncesizliği, acımasızlığı ve daha kötüsü uyguladığı şiddet
ödüllendirilmiş oldu, bizzat Aslı tarafından. Ben yüzleşmeler,
hesaplaşmalar, pişmanlıklar ve telafiler görmeyi umuyordum halbuki. Söyledikleri için,
yaptıkları için, umursamazlığı için özür dileyen ve affedilmedikçe için için
ezilen bir Ferhat göreceğimden neredeyse emindim.
Oysa ben dördüncü bölüm sonunda Ferhat'la yakınlaştığında gözlerini kapatan Aslı'yı
bile anlamıştım, kalp kırıklığına, aldatılmışlığına deva aradığını
görebilmiştim. Çok çabuk kendine gelip Ferhat'ı itmişti Aslı, ama itmese bile
anlayabilirdim, çünkü tutunacak
dalı kalmamıştı, umutsuzdu, boşverebilirdi. Ama şimdi, tam
da yaklaşmışken yanıtlarını almaya, hak ettiklerini duymaya, bütün yaşananların
üzerini çizdi Aslı.
Üzgünüm, ben buna
aşka yenilmek değil Ferhat'a teslim olmak diyebiliyorum ancak. Buradan bir
eşitlik doğmayacağına inanıyorum, çünkü Ferhat, Aslı'dan üstüne basa basa
teşekkür bekleyen Ferhat, Aslı'ya şimdiye kadar herhangi bir şey için teşekkür etmedi,
yaptıkları için bir kez olsun özür dilemedi. Ve bütün bunlara gözlerini kapattı
Aslı. Cevabını veremediği sorulardan kaçıp öpücüğe sığınan Ferhat'ı konuşturmak
için bir şansı vardı Aslı'nın, kullanamadı. Son olarak, ne istiyorsun benden,
diye sormuştu Ferhat'a. Aldığı yanıt, susmanı ve benim istediğimi yapmanı
istiyorum, gibi bir şey oldu, her zamankinden yani. Ve bundan sonra yanıtlamak
istemediği sorulardan nasıl kaçacağını da göstermiş oldu Ferhat'a. Ne âlâ!
Ferhat'ın kafası
rahattı, zaten onun için hiçbir zaman sıkıntı yok, ama hem Cem'in gelip
anlattıkları, hem de Aslı'dan gelen mesajın silinmesi Aslı konusundaki
şüphelerini dağıttı Ferhat'ın. Belki de büyüyü bozdu biraz ve doğru yolda
olduğunu düşündürdü Ferhat'a. Peki ama Aslı'ya ne oldu?
Eğer Ferhat Ebru'nun
evine geldiğinde yaşansaydı bunlar, onu kaybettiğini sanırken karşısında
bulsaydı Aslı, yine kızardım ama anlamaya çalışırken daha sağlam gerekçelerim
olurdu. Böylesi sadece bunca haftanın, kurduğum onca cümlenin hatırına tek
başıma çabalıyormuşum gibi hissettiriyor, rahatsız oluyorum.
Öyle büyük bir
hayalkırıklığı yaşadım, canım öyle sıkılıyor ki gelecek Pazartesi ekran
karşısında olmayacağım için üzülemiyorum. Hatta fragmanları da izlememeye karar
verdim. Biraz uzak kalırsam içim soğur belki.