Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu*
Ve birinciliği beyaza verdiler.*
Renkler kirleniyorsa sıralamanın hiç önemi yok. Aslı rengarenk bir karakter. Hayat dolu, cıvıl cıvıl, kıpır kıpır. Ferhat'ın dediği gibi "fazla" renkli değil, kendi istediği gibi, istediği kadar, kendine yakıştırdığı kadar renkli. Hem rengin fazlası mı olurmuş? Ama Ferhat gibi kopkoyu siyah birinin yanında "fazla renkli" kalıyor, tamamen göz yanılgısı. Bakış açısını değiştirirseniz düzelir. Ferhat'ı olduğu yerden biraz kıpırdatabilirsek düzelecek.
 
Dizinin jeneriğinde bir tango izliyoruz. Ferhat birkaç adımda Aslı'ya yaklaşıp onu dansa çağırıyor keskin hareketlerle. Hikâyemiz de böyle başlamıştı, Ferhat Aslı'yı kendi karanlığına çekmiş, davetine icabet etmek zorunda bırakmıştı. Sonra dansa katılan Aslı Ferhat'ın göğsüne dokunuyor ve Ferhat'ın rengi ağarmaya başlıyor. Dolayısıyla ben, önce Ferhat'ın değişmesini bekliyordum, Aslı'nın dokunuşuyla. Aslı dokundu Ferhat'a, ama onun koyu rengini açabilecek bir dokunuş olmadı bu. Aslı'nın renkleri karardı beklentimin tam aksine. Ve bundan sonrasını tahmin edemediğim için hikâyenin böyle akmasından da bir şikayetim yok.
 

 
Sanırım bu da Ferhat'ın bu yontulmamış hallerini bir süre daha izleyeceğimiz anlamına geliyor. Kötü adamları da, onların böyle inandırıcılığı yüksek biçimde canlandırılmasını da çok severim. Ama bu adam başrol olunca, bir de hikâye onun üzerine kurulu olunca, çat orada çat burada çat kapı arkasında, süper kahraman pelerini misali trençkotuyla aksiyondan aksiyona koşunca yoruluyorum. Ferhat kaç saattir uyumuyor mesela, ben sayamadım. Dizinin başladığı andan itibaren en fazla 60 saatlik bir zaman geçirdik, değil uyumak, biraz oturup kahve içtiğini bile göremedik. Hep kovalamaca, hep yüksek sahneler. İzlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım doğru, ama bu karaktere bu şekilde ne kadar tahammül edebilirim diye sorgulayabiliyorum yine de.
 
Bir de nereden peydah olduğu anlaşılamayan saçma sapan kuralları var Ferhat beyimizin. Aslı'nın telefonu sürekli kontrol altında, giysilerine müdahale ediliyor, arkadaşıyla görüşmesi yasak, abisiyle görüşmesinin bile koşulları var… Feminist literatürde bu duruma zorlayıcı kontrol** deniyor ve elbette bir şiddet biçimi olarak tanımlanıyor: erkeğin, bir kadının hayatının bütün detaylarını kontrol edip onun çevresiyle bağını kopartarak bütünüyle kendisine bağımlı birine, bir nesneye, bir mülkiyete dönüştürmesi.
 
Neyse ki Aslı buna boyun eğecek, eli kolu bağlı oturacak bir kadın değil. Kendi çıkış yolunu bulacak öyle ya da böyle. Önce, gazetecilere verdiği yanıtlarda gösterdi bunun ipuçlarını, son sahnede de bıçağı saplayarak emin olmamızı sağladı. Gerekirse inandıklarından ödün verecek, elini kirletecek, ama kişiliğinden, özgürlüğünden vazgeçmeyecek. Yürü be Aslı!

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER