Dizinin en sevdiğim karakterlerinden biri olan Marissa
Gold’un aramıza yeniden katıldığı bu bölümde Alicia’nın ateistliği bir kere
daha geldi, merkeze oturdu. Televizyonda inançsızlığı bu kadar kabul gören ve
korkusuzca masaya yatırılan az sayıda karakter var, saygı duymak lazım. Kızı
Grace’in inançlarıyla oluşturulan kontrast ve Alicia’yı sınayan “ilahı”
sınavlar harika bir izlek oluşturuyor. Seçim kampanyası Alicia’nın pek
görmediğimiz yönlerini ortaya çıkartmaya devam ediyor.
Bölümün yıldızı ise tartışmasız olarak Elsbeth ve Josh
Perotti’nin aşkı. İkisinin ilişkisi bir eskrim müsabakası gibi: bir adım ileri,
hamle, iki adım geri, blok… Birbirlerine yardım edişleri, flörtleşmeleri, kaçak
dokunuşlar… ve dizinin en unutulmayacak sahneleri arasına giren Call Me Maybe sahnesiyle sonunda vuslata
eren iki kişi. Güzelim Elsbeth’in eski kocasıyla tanışmadan dizi biterse çok
üzülürüm, not düşmüş olayım.
Bölümde, fikrimce, en iyi hakime Patrice Lessner konuktu.
Ana Gasteyer harika bir oyuncu. Yine varlığıyla davanın ilgi çekiciliğini kat
be kat arttırdı. Davanın detaylarına girmeye çok gerek görmüyorum. Elsbeth’in
yine yeniden kalbimi çaldığını söylesem yeter.
Büroda ise sular elbette ki durulmadı. Cary her şeye itiraz
eden şımarık bir çocuk gibi gözükse de genel olarak haklı olduğunu itiraf etmek
gerek. Farklı bir anlayışla yepyeni bir şey yaratmak isterken geldikleri
noktaya bakar mısınız? Lockhart & Gardner’dan ne farkları kaldı? Cary’nin
asla Cary Agos olamadığı, üzerinde hep başkasının etiketini taşıdığı gerçeği de
eklenince üzülmemek elde değil. Valinin karısıyla çalışan adam, hapse atılmak
üzere olan adam… Yıllardır yeterince ağırlık verilmediğinden şikayet ettiğimiz
karakter gelip hikayenin merkezine oturunca Matt Czuchry’nin ne kadar başarılı
bir oyuncu olduğunu da görmüş olduk. Cary eyalet sınırlarını terk etmek
suretiyle kefaletinin şartlarına uymadı ve yeni cezalarla karşılaştı.
Kalinda’dan uzak durmak gibi…
Diane'in ne kadar güçlü olduğunu hala anlayamamış iki zavallı adam...
Diane ise aklına gelen cin fikri uygulamaya koydu. Lois ve
David’i ofisten atma planını harekete geçirdi. Lois her ne kadar ölümcül bir
hastalıkla uğraşıyor olsa da savaşmaktan geri kalmadı. Diane’in belli bir süredir binada yer
almadığını öne sürerek tahliyeyi engellemeye çalıştı. Ama Diane böyle oyunlara
yenilecek biri değil, bunu hepimiz biliyoruz. Howard yine fasulyeden oyuna
katılarak amacımıza ulaştık.
Bölümün en güzel diyaloğunu ayrıca yazmak istiyorum:
Alicia: “Başkası gibi davranmaktan nefret ediyorum.”
Marissa: “Gerçekten mi? Oysa bu konuda çok başarılısın.”
Bir bölümde iki tane unutulmaz sahne fazla ama, final
sahnesi gerçekten olağanüstüydü. Alicia Will’in ofisinde… Yeni masasında… Onun
koltuğunda… Ne kadar yol aldık, gördünüz mü?..