Game Of Thrones: Alev Tarlaları
Tam iki haftadır 4’üncü bölümü açıp seyredeceğim nedense hep elim bölüm ikiye gidiyordu. Tam Arya Kışyarı’na ulaşacak diyordum, dönüp dönüp ikinci bölümün ortasındaki iki buçuk dakikalık sahneyi izliyordum. Kışyarı’ndaki sımsıcak kavuşma diyordu beynim, ama gözlerim ikinci bölümün 27.30 dakikası ile 30.08 dakikası arasındaki tatmin edici kavuşmaya kayıyordu. İkinci bölümün o iki buçuk dakikasından sıyrılıp normal hayatıma geri dönmek benim iki buçuk haftamı aldı, ama çok mutluydum artık!
 
Bu bölümde sonunda Arya da Kışyarı'nda! Her yeri alevler basmış! Bölümün yarısı savaş, vur-kır-dök öldür, diğer yarısı acaba Kışyarı mı daha soğuk yoksa Stark kardeşlerin tekrar kavuşması esnasında birbirlerine olan davranışları mı sorunsalı. Ama benim gözümde bölümün 20.50 dakikasında sımsıkı deri pantolonlu Missandei’nin Daenerys’le merdivenlerden iniş sahnesindeki muzip gülümsemesi kalıyor hep nedense. Tekrar dönüp ikinci bölümün o harikulade iki buçuk dakikasını izliyorum yine, çünkü öğrenmeliyim, çünkü kadınlar her zaman öyle tebessüm etmeli bu dünyada, hep mutlu olmalı… Çünkü yaşamak zaten zor!
 
Çocukluklarının ortasında aniden acılarla büyümeye zorlanan Starklar yıllar sonra, tam 6 sezon, yani 6 dünya yılı sonra Kışyarı’nda kavuşuyorlar. Mahalle bakkalım beni 6 yıl sonra ilk defa görse hasretle sarılır, öper, okşar (Öhöm, ah Missandei!) bu ne ruhsuzluk ya hu?! Tamam uzun hikayeleriniz sona ermedi, tamam Akgezenler hepinizi öldürecek, tamam öç alınacak daha çok beden var ama bir durun kucaklaşın, sımsıkı sarılın birbirinize! İnsanlar zaten mutsuzluğa mahkum, insanlar zaten umutsuz, harap ve bitap…Valerian çeliği sakatta ziyan olsa da olur olmasa da, Serçeparmak ortalıkta entrikasız dolaşsa da olur, olmasa da… Siz bana daha çok Missandei verin!
 
İnsanoğlu ne garip… Daha geçen hafta ne kadar depresyonda, ne kadar intihar eğilimli, yorgun, isteksiz, boşa yaşıyorum havasında iken bu hafta mutlu umutlu sevinçli olabiliyorum. Sanırım yakında bir JonDany birleşmesi izleyeceğim.
 
‘Şimdi sennnnn çölüme yağmur oldunnnnn… Şimdi sennnn geceme gündüz oldun’. Rahmetli Müslüm babanın bu parçasının İncir Reçeli 2’nin son sahnesi ve jenerik akışında karşınıza çıkabilmesi, filmin İstanbul-Selanik arası 12 saatlik otobüs yolculuğu sırasında koltuk arkalarında arka arkaya oynatılan pek çok ikinci sınıf kalitesiz film seçeneği arasından karşınıza çıkabilmesi kadar şaşırtıcı olabiliyor, hele birinci filmi çok sevip, ikincisi henüz ilk defa seyredebilmişseniz… 
 
Sonuç olarak Taht oyunlarının son bölümü de hem doyurucu savaş sahneleriyle, hem de uzun aradan sonra ortaya çıkan kavuşmalarla yüreğimize su serpti, ama Daenerys ve Jon Snow’un birbirlerine göz kırpmaya başlamalarıyla benim geceme gündüz, çölüme vaha oldu.
 
İnsanoğlu ne garip, dünkü çocuklar, dünün depresif, mutsuz, ne istediğini bilmeyen, dışlanmış çocukları, büyüyor ve insanlığın umutları olmaya başlayabiliyor… Dahası Jaime’nin o sularda boğulmayacağından adım gibi eminim, ona yaptırılacak daha çok iş var… O zaman dans! Renk!



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER