Selim’e atılan kurşun Yaman’a değer
Yaman’ımın acıları yürekler deler
Çok keyifli başlayan 53. bölümün
tüm keyfini unuttuk o son sahneyle… Kendimizi şarkıya türküye vurduk. Bizim
evde o sahne Ormancı çağrışımı yaptı,
ben de bu türkümüzü Bıyıklı’ya uyarladım haliyle…
Fragmanlarda Yaman’ın
vurulduğunu görmüştük. Yine de o son sahnede, içimiz parça parça oldu. Hafta
içinde, neden son sahneyi fragmana koyarlar diye, kendi kendime söylenmiştim
ama şimdi bakıyorum da, Yaman son sahnede aniden vurulsaydı, buralar yangın
yeri… O yüzden en acilinden bir 54. bölüm fragmanı alalım sevgili yapım ekibi!
Şimdi o kurşun, bu çocuğun sırtından girdi, durum fena. E dizinin orijinali
olan The O.C.’de Mira karakteri ölüyordu(spoiler sayılmaz artık değil mi), ya
Yaman da ölürse? Eyvahlar olsun. Biz geleneksel takılıp, “e başrol ölürse dizi
biter” mantığıyla hareket ediyoruz değil mi? Önce bunda anlaşalım, sonra
Yaman’ın yaşıyor olduğuna dair, hastaneli bir fragman alalım, sonra da “ne
olacak bu çocuğun durumu” diye endişelenmeye başlayalım. Zira sırttan giren o
kurşunun yaratacağı hasar, bayağı ciddi olacaktır.
"Tamam neyse Yaman, ben orada başka birini gördüm, Orkun mu o, tanıştırsana"
Son sahneyi unutup başa
dönersek, geçen haftadan miras Sibel meselemizin, üzerinde çok durulmadan
hallolmasına DEV sevindim. Geçen hafta gelen yorumların bir kısmında, MedCezir’in Gizem Güler’e mi ihtiyacı
var sitemleri vardı. Eğer Gizem Güler, MedCezir’de
bu sezonun ilk bölümünde yer almamış olsaydı, ben de bu sitemkâr yorumlara
katılabilirdim. Ama şu anda, bu duruma “şov biznıs” yorumuyla yaklaşıyorum,
gayet doğal bir hamleydi. Zaten Gizem’e, öyle çok da Sibel gözüyle bakamadık
değil mi? Her sahnesinde, “hmmm bu konsept bu mevsime olmuş mu, rujunun rengi
neden bu kadar sönük” falan diye baktım.
Yaman’ın yazın, bir kaptan
edasıyla “her limanda bir sevgili” olayının, kendisine Mira’yla aralarında her
şeyin bittiğini ispatlama çabası olduğunu biliyorduk zaten. Bu bölüm Mira’ya da
söyledi, gayet güzel oldu. Tabi bu Yaman’ı haklı falan çıkarmıyor. Sibel de
durum hakkında söylenebilecek en güzel sözü söyledi ve gitti: “Bittiğini,
gözünün içine bakarak söylemeyeceğin birini hayatına alma.” Her ne kadar Bu Tarz Benim’de Gizem’ci değil Özlem’ci
olsam da(ne, siz taraf olmadınız mı yani?), yiğidin hakkını verelim, kız haklı,
dağılın!
"Mira'cım lütfen Yaman'a kızar mısın, bak seni dolduracağım diye tüm eğlenceyi bıraktım, geldim."
Sibel’in gelişiyle, erkekler
ve kızlar arasında fitili ateşlenen tartışmayı çok sevdim. Yalnız Orkun’un
Mira’ya destek olmak için, olayları izleyememesi ne büyük kayıptı, oysa Orkun
ne eğlenirdi. Sibel Yaman’la Mira’dan
çok diğerleri bir kriz haline geldi.
Hale'nin diğer kızları kışkırtma keyfi
Orkun belki o kaos anlarının
tadını çıkaramadı ama Hale sonuna kadar çıkardı. Herkes kendi hayatında çok
beceriksiz ve bencilken diğerleri hakkında birden mantık abidesi kesiliyor ya
süper. Mesela Eylül bu meselelerle Mert’in hiç beklemediği “erkeksi” tavrı ile
karşılaştı. O da Mert’ten çıkaramadığı hıncını Burak’tan çıkardı. Burak’ın buluştuğu
eski kız arkadaşıyla aralarını bir daha hiç düzelemeyecek derecede açtı. Son
vuruşu da Hale “yeni yıla yalnız girmek istemeyenler de böyle geçmişi
kurcalıyor, gizli gizli buluşuyor” diyerek zevkle yaptı. Gerçi hem orada Burak,
hem de Mira’ların evdeki yemekte Mira, Hale’nin geçmişini ortaya döktüler ama
Hale hiç oralı olmadı, Olayların bu durumunun keyfini çıkarttı. Tuğçe’yse feminist çizgisinden çıkmamak uğruna Hae’yi
korumaya kalktı, ihaneterde hep kadın tarafı suçlanır, erkeğin suçu yok mu
diye… Tuğçe’cim sonuna kadar haklısın da Hale’nin olayı biraz daha farklı bir
durumdu bence… Burak da o sırada Tuğçe’den aşağı kalmadı tabi, kızın ilişkiler
konusundaki tecrübesizliğini yüzüne vurdu. Tabi bu durum gelecek bölüm her
şeyin unutulup, yeniden bir arada olmalarını engellemeyecek, çünkü bu Altınkoy
ruhu… Bu arada hakikaten Tuğçe’nin yanında ne zaman birini göreceğiz?
"Ellerimi de şöyle bir kavuşturup, ciddiyetimi takınayım."
Bu arada Orkun’un arayıp da
bulamadığı bu fırsatta, hayal kırıklığına uğramasına, durumun Yaman’la Mira arasında bir krize
dönüşmemesine, Mira’nın olgunluğuna bayıldığımı söylemeden geçmeyeyim. Geçen
sezon Leyla ilk ortaya çıktığında yaptıkları düşünülürse, Mira’nın bu kadar olgun
davranmasına şaşıranlar olmuştur. Ama artık ne Mira eski Mira, ne Yaman eski
Yaman…
"Gözlerinin içinde kaybolmak serbest mi?"
İkisi de ilişkilerinde huzur
istiyor artık. Yaman daha çok Mira’nın sağlığı için bu fikirde evet, Mira’nın
durumu biraz daha farklı. Kendisinin de söylediği gibi; tekrar başa dönmek
istemiyor. Kadınlar genellikle her şeyi bilmek isterler. Çünkü bir kadın için
bilinmeyen her zaman tehlikelidir. Gelecek karşı ataklara önceden hazır olmak
ister bir kadın… Genellikle bunun sebebi de erkeklerdir aslında. Çünkü
geçmişlerini anlatmayı sevmez, hissettiklerini açık açık dile getirmekten haz
etmezler. Eh bu durumda kadınlara da araştırmak, gerçekleri öğrenmek için
oyunlara başvurmak düşer. Ama kadınlar, bazen de bilmek istemezler. Çünkü
bilmek yüktür, cehalet mutluluktur.
Yaman'ın yüzünde güveni arayan Mira
İçine sığdıramayacağın,
kabullenemeyeceğin bir gerçekle yüzleşip her şeyi bitirmektense, bilmememin
cehaletiyle mutlu olmayı tercih eder bazen kadınlar. Hani şairin dediği gibi;
bazen sevdiğinin bir yalanını bütün gerçeklere değişmeye razı olursun (Ümit
Yaşar Oğuzcan Sahibini Arayan Mektuplar,
22. Mektup) İşte o gerçekleri bilmek istemeyen kadın, tam teslimiyet içinde
olmak isteyen, huzur isteyen kadındır. Artık geçmiş geçmişte kalsın ister,
ilişkisinde entrikalar, oyunlar istemez. Aşık olduğu, kendini açsın, onun
güvenini kazansın ister. İşte Mira’nın durumu tam olarak bu. Tabi Kenan’ın
olayları ortaya çıkıp da, Yaman o anların heyecanıyla, hastalık durumunu
bildiğini söyleyivermeseydi, durum bu olacaktı demek daha doğru. Gerçi bu
durumun da geçerliliği kalmadı artık, Mira’nın endişeleneceği çok başka şeyler
var artık o son sahne yüzünden. Ah o son sahne!
"Yaşasın, olay çıktı!"
Altınkoy’daki kızlar erkekler
kutuplaşmasından en çok zevk alanlardan biri de Uzay oldu. Her ne kadar Eylül’ü
Mert’ten ayırma amacında olsa da, Uzay’ın asıl Mert’e olan hayranlığının farkındayız.
Geçen bölüm birlikte çalışmayı teklif etmişti, bu bölüm de hemen uygulamaya
koydu. Tabi sadece çalışmadılar, Uzay, Mert’i ince ince işlemeyi de ihmal
etmedi. Ben bilinçaltına çalışacak derken, Uzay bayağı bayağı bilinç üstü
oynadı. Haksız da sayılmaz, gerçekten o yüzükleri ancak iki kişi birden takarsanız
bir anlamı olur Mert’cim. Mert de artık tıpkı Eylül gibi yüzüğünü boynundaki
zincirde taşımaya karar verdi. Eylül bunu görünce DEV bozuldu tabi. Her ne
kadar bunu, Mert’in yaşananlara bir tepki olarak yaptığı konusunda haklı olsa
da, Mert de bu konuda Eylül’e söylediklerinde haklı. Ha bunu çok önceden
yapmalıydı, o da Mert’in saflığı…
Eylül’ün bencilliği bu bölüm
Beren’in de dikkatini çekti. Beren’cim neredeyse çıkan olaylardan zevk alamadı.
Eylül yazın yaşanan ayrılık sonrası biraz toparlanmıştı ama şu ara yeniden,
Mert’i cepte gören tavrına geri döndü. Eylül’ü bu yoldan çevirse çevirse Beren
çevirir. Acilen bu işe de el atmalı.
Ufo gören masum köylü???
Ortalama bir Türk erkeğinin dağıtmak kelimesinden anladığı
İpler iyice gerilince
erkekler, battı balık yan gider, bu kadar laf yiyoruz bari tadını çıkaralım
diye, soluğu pavyonda aldılar. Mert’i de kandırıp götürdüler, zavallım ne
pişman oldu, ne işin var kuzum senin oralarda? Bir de gelen 42 bin TL’lik hesap
var, bakalım nasıl ödeyecekler?
Sakızı bile var!
Geçmişten çıkıp Altınkoy’a
eli uzanan bir tek Sibel değildi. Sedef’in kayıp kocası Lance de sonunda
çıkageldi. Yalnız adamı görünce “aa, ama bu Orkun’un abisiymiş” diyenler kaç
kişiyiz? Lance’in gelişi sadece Sedef’in maceracı
ruhunu geri döndürmedi, aynı zamanda korktuğum o gerçeği de ortaya çıkardı.
Üçüncü şahsın şiiri
Geçen hafta da demiştim ya,
Selim’le Sedef arasında bir etkileşim yaratılırsa çok bozulacağım diye, bayağı
bozuldum. Sedef’le Selim’in ilişkisi benim gözümde, neredeyse birbirine destek
olan iki kardeş gibiydi. Bu yüzden haftalardır içten içe mesajı verilen
Sedef-Selim durumları, Selim’in Sedef’i kıskanmasıyla açığa çıktı. Eh, Deniz’in
şapşikliği de bir yere kadar şirin olabilirdi, neydi o öyle adamı dışarıdayken
darlamalar falan? Deniz kendi kuyunu kendin kazdın, Selim’i çoktan kaybettin
bile. İçim elvermese de, Selim’in bu hislerini Sedef’in karşılıksız
bırakacağını düşünmüyorum.
Bir de şöyle baksam, Mira'nın bu adamda ne bulduğunu görebilir miyim acaba?
Bölümün en sevdiğim kısımları
ise Yaman Orkun kapışmaları idi. Yalnız son bölümlerde Yaman bu kapışmaların
hepsinden galip çıkıyor, hem yumrukları işin içine girmeden… Yaman’ın kızların
arasında tek erkek kaldığı yemekteki halleri ise yine çok eğleneceliydi. Yalnız
arada derede Elif de tayfaya tamamen dahil oldu ya, bir de “vallahi bırakmam”
moduna falan girmeler… Yaman’ın da dediği gibi, gerçekten sana ne oluyor canım?
Nevin'in Sude'den daha çok utanması?
Altınkoy gençleri tatlı tatlı
kapışırlarken, Nevin Kenan’ın evinde detoks yapan Sude’yi bastı. Ranini’nin de
dün akşam twitter’da dediği gibi, Sude detoks olayına çok başka bir boyut
getirdi. Nevin’le karşılaşması sonrası da soluğu otelde aldı. Yalnız fark
ettiniz mi, Sude’nin otel odasında piyano vardı. Kenan’ın fakirhanesindeki ruh
halinden sıyrılması için Sude’ye böyle bir şey gerekirdi tabi.
Selim’in adalet arayışı
sonunda onu Sude-Asım Şekip Kaya-Turunç Nadir anlaşmalarını anlamaya götürdü.
Hepsine verdiği gözdağlarıyla panikleyen bu üçlüden Sude ve Turunç Nadir
kendilerini ele verdi. Fragmanı izleyince, Yaman’ın vuruluşunun Turunç Nadir
tarafından planlanacağını düşünmüştüm ben. Selim’in meydan okumalarına karşı
Turunç Nadir gözdağı vermek için Selim’e birkaç kurşun sıktırır, o da Yaman’a
denk gelir diye düşünmüştüm. Ama kurşunları sıkmak meğer Bıyıklı’nın marifetiymiş.
Turunç Nadir, kendisine ihanet eden Cengiz’i zor durumda bırakmak için, Hasan’la Giray’a Leyla’yı kaçırma
talimatı vermiş.
Tam da sevmeye başlamıştık seni!
Kaçırılışa kameralar
aracılığıyla tanık olan Bıyıklı, onların peşine düşmek için koz olarak Kenan’ı
paketledi. Ne tesadüf ki o sırada Kenan’la konuşmakta olan Yaman, Bıyıklı’nın
Kenan’ı kaçırdığını duydu. Ufak bir araştırmayla Çatalca ipucunu da alınca,
hemen bir beyin fırtınası, Selim ve Yaman; Giray, Hasan ve Leyla’nın yerini
tespit ettiler. Bıyıklı da rehine değişimi için Kenan’la oraya gitmişti
herhalde. Ama sonradan niyeti bozup toplu katliama karar verdi. Leyla ile
vuslatından nasıl bu kadar kolay vazgeçti, yakalanmama gibi bir ihtimali yok
çünkü, bu kadar zayıf bir planla Turunç Nadir’i alt edeceğini nasıl düşündü
anlayamadım. Demek ki sandığımız kadar akıllı bir adam değilmiş Bıyıklı…
Yaman vuruldu, o kanlar
içinde Selim’in kollarına düşerken bizim de yüreğimize ateşler düştü. Allah
belanı versin be Bıyıklı!