Söyleyecek çok şey var; ve bir o kadar söyleyecek hiçbir şey yok aslında. Uzun zamandır böyle bir hissi yakalayamamıştım. Fazilet Hanım ve Kızları'nda 12 bölümü geride bıraktık ve aslında yolun çok daha başındayız. Çok az tanıyoruz karakterleri ve olaylara çok az hakimiz. Bu da böyle olunca, insan neyi nasıl yorumlayacağını şaşırıyor. Ve bununla beraber, bir şeyi çok iyi biliyoruz artık: Sinan, Hazan ve Yağız.
Her hafta ekseriyetle bir üçgenden bahsettim bugüne dek. Kenarları çok yavaş çizilen bir üçgen bu. Kimisine mantıksız gelen, kimisini kızdıran, kimisini hüzünlendiren ama gerçek bir üçgen. Büyük resmin hemen ortasındaki üçgen...
Hazan'ın korkularını biliyoruz; hatta dizinin en okunmaya müsait karakteri Hazan. Ve sakladığı, yok gösterdiği kalbinin en derininde olan Sinan'ı da biliyoruz. Hazan'ın bilmediği kadar biliyoruz hatta biz Sinan'ı; şimdi de çektiği acıyı bildiğimiz kadar. Vicdan azabı, bir kalbi belki de en ağrıtan ama orada bir kalp olduğunu da kanıtlayan bir şeydir bana kalırsa. Ve işte Sinan... Hazan'ın kahramanı olan Sinan. Korkak kahraman. Ve ne kadar korkak olduğunu düşünse de tüm cesaretiyle, diri diri yanmayı göze alan kahraman...
Sinan, Hazan'ın başına gelen en güzel şey değil elbet ama Hazan, Sinan'ın başına gelen en güzel şey. Onu tüm sislerden çıkarıp da gerçeğe döndüren bir şey hem de. Aşk... Sinan, tüm hatalarıyla yüzleşti kendi içinde, yanlışlarını gördü ve ne kadar iyi olduğunu herkese gösterdi bu hafta; yalnız Hazan'ın değil, Nil'in de yanında olmaya çalışarak.
Hiç şüphesiz, Fazilet Hanım'ı, Hazan'ı ve Ece'yi yalıya getirmesi ve onlara misafir yakıştırması yapması, ayakta alkışlanacak kadar onurlu bir davranıştı. Üstelik olanlarda Sinan'ın suçu yoktu. Suçlu listesi arıyorsak, Selin bile daha çok suçluydu Nil'in delirmesinde... Ve kızının bir günde iyileştiğine inanan Ekrem bile daha çok suçluydu. Gözünü kırpmadan kendi evini yakan Fazilet bile daha çok suçluydu. Ama Sinan, gerçek bir kahramandı. Üstelik dürüst olmaya çalışan bir kahraman.
Yağız, en nihayetinde anladı o büyük ve Hazan'la yolunu kesiştiren yanlış anlaşılmanın sebebinin doğrudan Sinan olduğunu. Bugüne kadar nasıl anlamamıştı ben de bunu anlamamıştım açıkçası. Ve anlar anlamaz, tüm öfkesiyle Sinan'a koştu. Hazan öğrenir mi? Bence hayır. Yağız söyler mi? Bence hayır. Hazan bunu anladığında Sinan'ı terk eder mi? Üzülerek söylüyorum ki bence evet. Hatta, öyle bir terk eder ki "Bana nasıl söylemezsin?" olur, sebebi de...
Hazan ve Yağız arasındaki, incecik ve görünmez çizgilerden oluşan yakınlaşma da her şey nihayete erdiğinde görünür kılınır diye düşünüyorum. O zaman neler olur peki? İşte bunu bilemiyorum... Senaristimizin önümüze koyacağı her şeyi sevgiyle kabul ediyor ve bekliyorum... Hatta, ikinci sezonu şimdiden merak ediyorum.
Selin Egemen'in en az Nil kadar kafadan kontak oluşunu hayretle izliyorum ve bu durum fazlasıyla başımı ağrıtıyor. Ve Yasin'in de Selin'e kanmasına diyecek tek kelime bulamıyorum. Aynı şekilde Yasin'in "yalı basma" cürretini de utanarak izliyor ve Yağız'la Sinan'ın bir olup, Yasin'i dövmelerini istiyorum. Evet, şiddete karşıyım ama bu başka. Fazilet Hanım terlikle kovalasa da mı olmuyor? Oldu o zaman, Selin'le sevgili olsa da gününü görse!
Yazı devam ediyor...