Cesaretin içindeki korku...
Ve bazen, tek bir "iyi geceler"e çok şey sığar.

Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim ponçik kalpli kahraman Sinan Egemen'im... Çok damar bir giriş oldu farkındayım sevgili okur. Fakat olsun da zaten. Çünkü, bilhassa bileklerimi doğradım, damarlarımdan oluk oluk kan akıyor moduna soktu Sinan beni bu hafta. Sevgi neydi? Sevgi emekti. Sevgi, yüreğindeki tüm fırtınayı göğüsleyerek peşinden koşmak, kolundan tutmak ve "İyi geceler." demekti. Çünkü bazen, o dudaklar aralandığında yalnızca bunu söyleyebilirdi insan. Çünkü sevgi, hissedebilmek ama bazen cesaret edememekti. Korkmaktı sevgi. Kendini ona yakıştıramamaktı belki de. 

Hazan'ın yaşadığı da tam olarak bu değil miydi? Yıllarca Sinan'ı izlediği köşesinde tam olarak onun kendisine bakmayacağını düşünerek kurmamış mıydı hayallerini? Sinan da şimdi, tam da Hazan'ın olduğu yerde, "Sen onun aşkını hak etmiyorsun." diyor kendisine. Aynı yerden kırılıyorlar, aynı yerden yara alıyorlar. 

Sinan her ne kadar korktuğunu düşünse ve kendisine "Bay Yanlış" yakıştırması yapsa da ben ona katılmıyorum. Çünkü cesaret, ailesi başta olmak üzere tüm dünyaya Hazan'ın suçsuzluğunı ispat etmek adına yaptığı çabalardaydı. Sevgi neydi? Sevgi, karşındakinin ruhunu okumaktı. Sinan, insanlık için küçük ama benim için büyük bir adım attı; Hazan'ın en içine baktı. 

Bir de Yağız Egemen var; ağır kanlılık istikrarlılığında adım adım Hazan'a yaklaşıyor. Belki Hazan'ın ruhunu göremedi ama en sonunda bir şekilde gördü bazı şeyleri. Bay Doğru mudur pek emin değilim ama en azından, imkansızın sadece zaman alacağını düşünecek kadar özgüven sahibi. Sinan'la tezat olduğu başka bir noktada. Özür dilemek istiyor ama henüz yapamıyor. Zira, Hazan'ın sandığı kadar küstah değil ama umduğumuz kadar da atik değil. 

İnsan geçmişini silemiyor. Yaptığı her doğru ve yanlışla bugüne ulaşıyor. Sinan'ın, Hazan için avukatını devreye soktuğu zannedildiğinde verilen tepki ortadaydı. Fakat kimse, Yağız'ın karşısında "Neden?" diyemiyor. Çünkü Yağız, Sinan'a kıyasla çok daha az hata yapmış. Yağız'ın hamlelerinin altında "mantık" aranırken; Sinan'a "delirdi iyicene" gözüyle bakılıyor. 

Bu sebeple, Sinan ve Hazan aşkı yokuşta; Yağız ve Hazan aşkı daha bir düzlük zeminde temelleniyor. Hazan henüz Yağız'dan nefret ediyor. Ve bu nefret, Yağız tarafından uğradığı hakaretin sebebinin esasen Sinan olduğunu öğreninceye kadar sürer. Ve dananın kuyruğu, elbet o vakit kopar. Deniz Baysal'ın Hazan üzerinden aşk ve nefreti aynı sahnede, iliklerimize kadar hissettirmesine de bayılıyorum! Payına şimdilik aşk düşen Sinan üzerinden Alp Navruz'un tüm "şeytan tüyü" sergilediği hallere de kocaman bir kalp bırakıyorum. Sinan'ın her şeyi açık yüreklilikle itiraf edecek cesareti bir yerlerden bulabilmesini umarım. Çünkü şu anki resimde, Hazan Sinan'ı affedecektir. Fakat gelgelelim ki bunun bir drama olduğunu kabul ettiğimizde, işler bu kadar kolay ilerlemeyecektir. Yani Sinan, eminim ki bir şey itiraf etmeyecektir. 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER