Sevgi neydi? Sevgi güvenmekti. Güvenin olmadığı yerde insan öyle kolay sevemezdi. Yasin ve Ece arasındaki ilişki canımı çok sıkmaya başladı. Ve evet, bu ilişkinin arkası sağlam bir hikayesi var. İdris Nebi Taşkan ve Afra Saraçoğlu çok güzel oynadılar, gönüllerine bereket. Yasin, Ece ile ilişkisi boyunca, çok fazla şeyi bilinçaltında biriktirmiş. O zaman ayrılsınlar. Bu konuda bu kadar netim. Çok gençler, yolun başındalar, olmuyorsa olmuyordur.
Olmuyorsa olmuyordur çünkü, "çocukluk aşkım" dediğin, beraber olduğun ve uğruna her türlü tehlikeyi göze aldığın bir kızı hiçe sayıp, iki günlük Selin'e inanamazsın. Gözüne değil, kalbine soracaksın Yasin Efendi. Gözün ya da kalbin ne derse desin, o kızın karşısına geçip "lanlı lunlu" konuşamazsın. Daha da ötesi, eğer sen bugünden "anasının kızı" dersen, yarın ne yaparsın? Ben, senden her şeyi beklerim. Ve bu ne yazık ki güzel sevmek falan değil. Bu, çok yanlış sevmek. Sevgi neydi? Sevgi kıyamamaktı. Fazilet Hanım'a ne kadar kızarsam kızayım, ana yüreği haklı çıkmak üzereydi.
Yasin'in gösterdiği "delikanlılık" değil, saflık. Bir hayal dünyasında yaşıyor ve peşinden herkesi sürüklemeye çalışıyor. Ece'yi ablasına şikayet ediyor mesela ne mağna? Ece gözünün önünde değişmiyor; büyüyor. Ve sen, onu her haliyle kabul etmek zorundasın Yasin'ciğim. Yoksa seni üç hayır'la uğurlamak zorundayım. Ve biliyor musun? İlk "hayır" çıktı bile ağzımdan.
Ve bambaşka bir sorun var; Ece hamile. Sorun çünkü, Allah affetsin ki o bebek dünyaya gelemez. Zira, önce Fazilet Hanım Yasin'i öldürür sonra da kalpten gider ve bu sırada o bebek düşer. Çünkü Ece daha kendisi çocuk. Üstelik Hazan da Yasin'i öldürebilir; şimdi tam emin olamadım. Fakat, şöyle bir korkuya kapıldım. Paronaya demezseniz şayet, Hazan'ın Yasin'e olan güveni ortada. Acaba, kafasına ekilen minnak tohumlardan, o bebeği Yağız'a bağlar mı? Allah muhafaza! Yağız bebeği sahiplenmeye falan kalkarsa yüreğime iner. Lütfen siz izlemeye devam edin öyle bir şey olursa, beni ara sıra yad edersiniz.
Ruh hastası Nil'i bol bol haftaya konuşuruz, fragman ortada. ^.^ Ruh hastası Selin'i de şimdilik es geçiyorum. Ponçik eski iç çamaşırı mankenim Yasemin'in kombinezonuna bir kalp bırakıyorum. Henüz yavaş çekimde ilerleyen olaylar silsilesinde, o da katil olacak gibi duruyor. Hazal Türesan'ın oyunculuğuna sağlık, her bir sahnesine bayılıyorum.
Alma Fazilet'in ahını, çıkar aheste aheste! Saliha Hanım'dan tutun da Kerime Hanım'a kadar, hastane odasına düşmeyen kalmadı. Şimdi ben de haliyle, kendisi hakkında kötü eleştiriler yapmaya korkar oldum. Kaymağını yemeyi umut ettiği mesele çok ciddi bir mesele; kim Egemen, kim değil? Ve evet, tahminlerimiz doğru çıktı ki Kerime ile Hazım'ın bir bağları hiç yok. Yani çocuk tamamen evlatlık. Benim bir üst sürüm tahminim, geçen hafta bahsettiğimden farksız ama taşlar biraz daha oturdu.
Kerime'nin kocası şantiyede öldükten sonra -altından Egemen'ler çıkar mı bilemem- Kerime, çocuğun peşine şayet düştüyse, Yağız 12 yaşında Amerika'ya okumaya gönderilmiş olabilir. Sandığı gibi "proje çocuk" olsun diye değil; çok sevildiği için gönderilmiştir. Hazım Bey, Yağız'la her şeyi paylaşan birisi. Ancak, "sen evlatlıksın oğlum" diyememiştir, diye düşünüyorum. Benim fikrim bu yönde.
Emeği geçen herkese yürek dolusu teşekkürler. Haftaya görüşmek üzere... Sevgi ve saygıyla kalın.