Bir yandan Mert ve Sarp’ın kavuşma sahnesi olduğunu
biliyorum, bir yandan içimde rahat etmeyen bir şeyler var. En son, bu sahne
kesin Celâl’in kabusu diyordum ki, beklenilen sahne geldi. Hem de Coşkun’la
beraber! İşte o an, İçerde izleyicisi
olduğum için gurur duydum. Bir bölümde ne kadar çok duygu değişimi yaşanırsa, o
kadar yaşadım galiba. Kızgınlık, Gökhan’ın yaptığı hainliğe çok öfkelendim
mesela. Bir kere, emniyet sisteminde olan bir bilgiyi silmek o kadar kolay bir
olay değil. İkincisi, mantık olarak, Sarp’ın polisliği ortaya çıksaydı ve Yusuf
müdürü öldürmüş olsaydı, onu mesleği kurtaramazdı ki. Gökhan’ın bu hainliğinden
sonra, babasının kemikleri sızlayacak kemikleri!
Kırgınlık, Yusuf müdür’ün erken ölümüne çok
kırıldım. Güzel günler görecektik daha hep birlikte. Şok, Mert Coşkun’u
vurduğunda şok olup; “N’oluyor ya?” moduna girdim. Kafa karışıklığı, Mert ve
Sarp ne zaman ve nasıl öğrendiler kardeş olduklarını? Kesin Coşkun söyledi ama,
nasıl? Bu kadar duygu içinde, en çok, son sahnede hissettiğim o naif duyguyu
sevdim. Mert’in “abi” demesi, sıkı sıkı sarılmaları, ikisinin bir gözyaşları…
Ah ah… Aras Bulut İynemli de, Çağatay Ulusoy da, o kadar güzel hissettiriyorlar
ki duygularını. Vallahi ikisi de muhteşem detaylar!
Duygu değişimlerim içindeki “kafa karışıklığı”
kısmını biraz daha açmak istiyorum. Gökhan, Mert’in Celâl’e verdiği akılla
beraber Sarp’ın polislik kaydını sildi. Bu durumda ya bu olaydan sonra kardeş olduklarını
öğrendiler ya da Mert’in artık Celâl’in yanında, içerde olmasının bir parçası
bu. Organize bu işe dahil olmuş olamaz öyle değil mi? Alyanak (Alyanak kalp ben
bu arada.) ve Kudret bu durumun neresinde onu çok merak ediyorum bir de. Sarp’ı
kaçırmaları tamamen tesadüf müydü yani?
Manyak brothersları sonunda kavuşturdum hem de ölmedim ulaan! :)
Ayrım yapmak istemem, oyuncu kadrosu, çocuk
oyuncular da dahil olmak üzere çok başarılı. Hepsinden önce, Çetin Tekindor,
Mustafa Uğurlu, Uğur Yücel gibi efsane
oyuncular olan bir kadrodan bahsediyorum. Zaten bunu yazmama gerek bile yok,
görünen köy kılavuz istemez. Ama biri var ki, bence İçerde’nin performans anlamında yıldızı o, tabii ki Aras Bulut
İynemli’den bahsediyorum. Bir insan her sahnenin altından mı başarıyla kalkar?
Hiç mi rol yaptığını hissetmezsiniz? Zaten o hangi rolü canlandırsa, ona
kıyamama gibi bir durumum var. Mesela, Mete’yken de çok üzülüyordum ben ona.
Şehzade Bayezid olduğunda da, İhsan olduğunda da Sarp olduğunda da… Geriye
dönüp baktığımda, canlandırdığı karakterlere hep kıyamamışım onu fark ettim.
İçlerinde benim için en özel olanı Sarp’tır ama, çünkü Maral: En Güzel Hikayem kalp ben. Ama, canlandırdığı karakterler
içinde en en en çok kıyamadığım, üzüldüğüm, ne yapsa hak verdiğim, böyle
saçlarını okşayıp, hikayeler okumak istediğim, Mert Karadağ oldu.
Sarp’a da kıyamadığım, üzüldüğüm yerler olmadı mı,
oldu elbette. Ama Mert kadar değil. Bir kere her şartta Sarp annesiyle büyüdü.
Ona kızdığında bile yanındaydı. Bir ailesi, sevenleri vardı. Ya Mert? Hayatını
karartmış adamla büyüdü. Belki Celâl istemeseydi, polis bile olmayacaktı.
Bambaşka hayalleri, mesleği olacaktı. Adam çocuğun hayallerine bile müdahale
etmiş yahu. Yufka gibi yüreği olmasına rağmen, sırf Celâl’i koruyabilmek için,
işlemediği suç kalmadı nerdeyse. Coşkun’un yaptığı işkence ve dayaklardan,
sokaklarda kalmasından, anne baba nedir bilmemesinden, açığa çıkınca Eylem’in
ona sırt dönmesinden hiç bahsetmiyorum bile. Mert’in sahnelerini izlerken, hep
zihnimde Ahmet Kaya-Nereden Bileceksiniz
çalıyor. Gerçekten siz Mert’in neler çektiğini nerden bileceksiniz?
Acaba Celâl'in sonu nasıl olacak?
Bu kadroyu çok daha uzun süre izlemek isterdim
açıkçası. Aksi bir açıklama yapılmadığına göre, dizimiz 39.bölümüyle final
yapacak. Bu durumda son 4 bölüm oluyor. Ve asıl heyecan şimdi başlıyor bence.
Düşünsenize artık Sarp ve Mert daha doğrusu Umut, aynı amaç için bir aradalar.
Hedefleri belli… İşte şimdi hoş geldiniz Yılmaz brothers! Ailenin öneminden
bahsedip, bir aileyi parça parça eden Celâl’den intikam alıp, onu sürüm sürüm
süründürdüklerini göreceğimiz için çok heyecanlıyım. Kim bilir daha ne şahane
şeyler izleyeceğiz.
Yanılmamak umuduyla… :)