Yalnız anlamadığım bir şey var, Emir kötülüğü ve yaptıkları
konusunda neden Müjgan Hanım’ı suçluyor ki? Hadi, eskiden kadının intihar
ettiğini, onu terk edip ölümü seçtiğini zannediyordu ve bunun için çok sevse de
annesine kırgındı diyordum. Ama geçen hafta öğrendik ki zaten annesinin intihar
etmediğini, onu babasının ittiğini biliyormuş veya en azından bunu tahmin
ediyormuş ama kabullenemiyormuş. Böyle olmasa bile, artık annesinin
intihar etmediğinden, onu babasının ittiğini öğrendiğinden emin. Şimdi
derdi ne? Tamam, yokluğu onda bir şeylere tutunma isteği doğurmuş ve bu da onun
Nihan’a takıntılı olmasına yol açmış. Yani Emir’in küçücük yaşta babasının
etkisinde kalmasında dolaylı olarak bir etkisi var fakat suçu yok. Asu’yu
doğurmak için gitmiş, ama Emir için de gelmiş. Dolayısıyla Emir’in bu
bağırışları bence son derece haksız ve sırf annesi onun yaptıklarına göz
yummuyor diye üste çıkma çabası gibi geliyor.
Nihan’ın merdivenlerden düşüşünü, Müjgan Hanım’ın terastan
düşüşüne benzettim, ama neyse ki sonu benzemedi, Allah korudu. Nihan’ın asilik
yaptığını ve kendisinin de düzeni korumak için bunu bastırıp üstüne bir de
suçlu ilan edildiğini söyleyen Emir bilmelidir ki, tüm bağımsızlık hareketleri,
hakim güç tarafından öncelikle asilik, başıbozukluk, çapulculuk diye
adlandırılmıştır. Fakat eninde sonunda mevcut düzende değişiklik olmuştur.
Müjgan Hanım, “Sen böyle sonunu
hazırlıyorsun oğlum.” derken inşallah spoiler vermiştir.
Artık güneş bizim için doğacak...
Evdeki kaza üzerine “Keşke Nihan hastaneye gitmemek için
direnmeseydi, bir darp raporu filan alırdı. Boşanma davasında da işe yarardı
hiç değilse.” diye düşünüyordum ama Nihan ve Kemal bu işi daha kestirme bir
yoldan çözmeye karar vermişler. Emir’i bu sefer fena köşeye sıkıştırdılar.
Yalnız kalan Emir de hangi bir cepheye koştursun, değil mi? Tabii yine de, gece
Nihan’ı kontrol etmek için ona gitmeyişi garibime gitti. Neyse ki(!) Kemal’in de Deniz’i
Emir’in evinde bırakması ve onu da o gece kurtarmak için hiçbir hamle
yapmamasıyla durumu eşitlediler. Haftaya duruşma var, farkında mısınız?
Onlar ipleri dolaşmış uçurtmalardı… Ne birbirlerinden
kopabildiler, ne de gönüllerince, özgürce uçabildiler semada. İpleri koparmak
demek, döne döne yere düşmekti. O yüzden buna da hiç teşebbüs etmediler.
Sevgilerine tutunup düşe kalka yol almaya çalıştılar. Rüzgarın esintisiyle
savrulup durdular belki ama bu sırada o rüzgarın yönünü değiştirmek için de çok
çabaladılar. Şükür ki rüzgar artık mutluluktan yana esmeye başladı. O yüzden
uçurtmalar bayram ediyor şu an, mutluluk rüzgarıyla daha da yükselmek için can
atıyorlar.
Yazı devam ediyor…