Bir hikayeye başlarken mutlaka hep bir umutla başlarım; güzel
şeyler izleyeceğim umuduyla, etkileneceğim umuduyla, bende bir iz bırakacak
veya bana bir şeyler katacak umuduyla… Kemal ve Nihan’ın öyküsünü izlemeye
başladığımdan beri de hep onların mutlu olacağını, mücadelelerinin başarıyla
sonuçlanacağına inandım. En karanlık, en umutsuz oldukları anlarda bile… Şimdiyse,
belki de en güçlü, mutluluğa en yakın oldukları zaman dilimindeler, mutlu sonun
başlangıcındalar. Ve siz buna ister “Çok güldük, aman başımıza bir iş
gelmesin”ci Türk tipi paranoya deyin, ister saadetten korkan Hülya Koçyiğit
sendromu deyin, bende ilk defa kötü bir şeylerle karşılaşma endişesi doğdu.
Koca bir dağı aşmak üzereler ve ben de ilk defa “Acaba o dağın ardı uçurum
mudur?” diye korkmaya başladım. Belki de yıllardır karanlığında boğuldukları
tünelin ucundaki ışık gözlerimi kamaştırdığındandır, kim bilir?
Çünkü yetişkin bir Kara Sevda bölümünde, işlerin Kemal ve
Nihan yönünden, her açıdan bu kadar yolunda gittiği pek vaki değildir. En azından ben, her
şeyin bu kadar yolunda gitmesine alışık değilim. Galip Kozcuoğlu tutuklandı
ve hapse konuldu. Ardından, onun açtığı kapıdan Asu da geçti ve tüm suçlarını
itiraf ederek cezasını aldı. Bu arada oğlan bizim kız bizim diyerek Leyla ve
Ayhan’ı evlendirdik. Yetmedi Kemal, Kozcuoğlu Holding’in yasadışı işlerini
yapan adamdan, bunları ispatlayacak belgeleri edindi. Zehir yanlış belgeleri
almamıştır, bir sahtelik filan söz konusu değildir inşallah. Bakın hâlâ
inanamıyorum bunun gerçek olabildiğine ve Nihan’la aynı düşünceleri
paylaşıyorum; bu rüya filan değil, değil mi? Emaneti elinde tutan Zehir’i
korumaya alın, saklayın, bir şey yapın gözünüzü seveyim. Bu kadar yaklaşmışken
ne Zehir’e bir zarar gelsin, ne de Nihan’ın kafesini açıp onu özgürlüğe kavuşturacak
anahtara bir şey olsun!

Kozcuoğlu soyadının ilk defa işe yaramadığı bir mahkeme heyetine denk geldim, iyi mi?
Galip Bey, Emir’in “Hiçbir Kozcuoğlu hapse giremez.”
önermesini haksız çıkaran ilk isim oldu. Müjgan Hanım’a yaşattıklarından dolayı
olmasa da hem Leyla’yı vuran adamın azmettiricisi olarak, hem de yasadışı
yollarla ülkeye soktuğu radyoaktif atıklarla insan sağlığını tehlikeye attığı
için yargılanıyor olması içimin yağlarını eriten bir durum. Üstelik bu sefer,
Vildan’da yaptıkları gibi 2-3 günde davayı karara bağlamadılar. Bir yargılama
süreci olacak, bir duruşma daha yapılacak ve bu sırada da koskoca Galip
Kozcuoğlu hapiste kalacak! Gerçekleşen adaletin getirdiği mutluluk gerçekten
bambaşka. Sonunda da okkalı bir ceza alır elbet.
Galip tutuklandıktan sonra, yani kendi bakış açısına göre
acınacak hale düşünce, nedamet getirip çocuklarına sevgisini dile getirdi.
Lakin ben sevgisini hiç samimi bulmuyorum. Zor duruma düşüp de etrafındaki
insanlardan destek görünce onların kıymetini anlayıp onları sevdiğini söyleyen
insanların samimiyetlerine de sevgilerine de inanmıyorum. Bunu anlayacak
düzeyde olan biri, işler yolunda giderken de o insanları üzeceğini bildiği şeyi
zaten yapmazdı. Bu işten de gene sıyrılsa ve adliyeden muzaffer bir edayla çıksaydı
hiç böyle sevgi gösterilerinde bulunmazdı. Dilerim ki hapishanede sağlığına
dikkat eder de erkenden ölüp gitmez. Zira alacağı ceza süresince hapiste kalıp
yaptıklarını, etrafındakilere yaşattıklarını düşünerek pişman olsun istiyorum.
Hayırlı evlat Asu Kozcuoğlu da, çok sevdiği(!) babasını
yalnız bırakmak istemezmişçesine, Kemal’in yarattığı domino etkisiyle, kısa
süreliğine de olsa hapse girdi. Oradan da, onu bence daha da beter hale sokacak
akıl hastanesine transfer oldu. Adli Tıp’tan şipşak rapor alınmasının ve onun
dosyasının Galip’inkinin aksine birden karara bağlanmasının; hikayeye hız verme
ve Asu defterini geçici bir süreliğine de olsa kapatma isteğinden
kaynaklandığını hissettiğim için inandırıcılığını sorgulamıyorum. Yalnız, hapse
girmemek için uydurduğu ve ilk gençlik döneminde de yaşadığını söylediği, fakat
adını dahi öğrenemediğimiz bu “akıl hastalığının”, hikaye kurgusunda son
dakikada ortaya atılan bir şey olduğu çok belliydi. Onun da hapishanesi, o eski
acılarını hatırladığı hastane olsun madem. Belki oradan bir şekilde kaçıp, onu
bu hallere düşürenlerden intikamını almak için son bir hamle daha yapar
ileride.
Yazı devam ediyor…