Bir zamanlar masum çocuklardık...
Tarık’tan şüphelenip onun peşinden mezarlığa giden Kemal’in Tarık’ı polisten kaçırmak için çabalaması da şaşırttı beni. Daha evvel Karen’i öldürdüğü için onu ihbar etmişliği var neticede. İkinci sezonla birlikte kanunlara, kurallara bağlılığı biraz azalmış dahi olsa, yine de kendi içinde adalet terazisi doğru tartan, hakkaniyet duygusunu taşıyan bir adam. Yakın geçmişte, kanaması nedeniyle hastanede olan Zeynep’i de polislere haber vermişti misal. Şimdi, suçsuz Zeynep için Tarık’ın kendini yakmasını engellemek adına bile olsa, mezarı açarken onu polislerden kaçırmasını, polis peşine düşemesin diye arabayla bilerek kaza yapmasını tuhaf buldum. Zeynep suçsuz olabilir, dolayısıyla Kemal’in bakış açısına göre Tarık’ın Ozan’ın mezarını boşaltmasına gerek olmayabilir ama bu adam bunu daha önce zaten yaptı. Yaptı ki, şu an yeniden açmak üzere olduğu mezarın nerede olduğunu biliyordu. Ee, ilk yaptığı suç değil miydi?

Sahi Kemal Zeynep’in suçsuz olduğunu neden daha önce söylemedi? Söyleseydi Tarık’ın böyle bir şey yapmasını en baştan engellemiş olurdu. Tabii ki Tarık’ın buna kalkışacağını tahmin edemezdi ama böyle önemli bir bilgiyi, şüpheli Zeynep’e söyleyip onun rahatlamasını sağlardı ve dolayısıyla Tarık’ın da böyle bir şey yapmasına gerek kalmazdı. Hadi ilkinde Asu’nun öldürülmesiyle kafası meşguldü diyebilirim ama mevzu çözüldü, aradan 2-3 gün bile geçti. Bu sırada uygun bir anda söyleyebilirdi Kemal. Tabii söylese mezarlıktaki o nefes kesici(!) koşuşturmaca yaşanmazdı, değil mi? Mezarlık konusu da kafama tam olarak yatmış değil. Mercan’ın Tarık’a yem atıp onun mezarlığa gitmesini sağlayarak, kendilerini de cesedin olduğu yere götürmesi üzerine plan kurduğunu düşünmüştüm. Dolayısıyla Tarık’ı takip eden polis memuru kaza yapıp haliyle onu gözden kaybettikten sonra, Tarık’ın o mezarlığa gideceğini nereden bildiler de önden oraya konuşlandılar anlamadım. Yok, cesedi zaten Tarık’ın oraya gitmesinden önce buldularsa, Ozan’ın cesedinin nereye taşındığını nasıl buldular? İstanbul’da bir sürü mezarlık var, herhangi birine hatta kel alaka, boş bir araziye bile gömülmüş olabilirdi.


Unutma kapsülünden hiç çıkmasak ya...

Kemal’den azalan ne varsa, bu hafta Nihan’a nakledilmiş gibi geldi bana. Kemal’in tavırlarını nasıl garipseyerek ve ona yabancılaşarak izlediysem, Nihan’ınkileri de bir o kadar onayladım. Asu’nun, katilin Tarık olduğunu söylemesine rağmen ona inanmaması ve Kemal’i üzmemek için bunu ona söylemeyip Adli Tıp raporunu beklemesi, keza Kemal’i ikinci defa terk ettiği zaman Emir’in onları Zeynep sayesinde bulduğu bilgisini onunla paylaşmaması benim çok hoşuma gitti. İlki son derece sağduyulu bir davranıştı, pat diye Zeynep’in boğazına yapışmanın aksine. İkincisi ise, giden geçmişi değiştiremeyeceğine göre Kemal’i üzmekten başka bir işe yaramayacaktı. Susmak bazen en güzel tercihtir.

Bu arada Kemal ve Nihan’ın ilk tanışmalarını hatırladığı ve Nihan’ın ikinci kez neden gittiğini açıkladığı, unutma kapsülündeki anlarda, her cümlenin sonunda nokta yerine flashback kullanılmasından da rahatsız oldum. Nihan “Emir bizi buldu.” diyor, hop o gün Emir’e kapıyı açtığı anı görüyoruz. Kemal “Nasıl öğrenmiş?” diye soruyor, pat Nihan’ın daha 2-3 bölüm önce bunu Emir’den duyduğu sahneyi izliyoruz. Nihan tehdit edildiğini söylüyor, biz Kemal’in namlunun ucunda olduğu anı seyrediyoruz. Otobüsteki ilk karşılaşma, Nihan’ın denize düşmesi filan da bahsedildiği anda karşımızdaydı. Aynı şekilde, bilumum suçları Tufan’ın üstüne atarken Emir ve Asu’nun çevirdikleri her dolabın sonunda bunu birbirlerine söyledikleri kısacık anlara dönüş yapmaya da gerek yoktu bence. Şimdiki zamanda söylenen sözü açıklayan flashback hemen onun peşi sıra verilince, böyle simultane tercüme gibi oluyor ve bence etkisini yitiriyor. O kadar parça parça verilmek yerine daha bütün halde olursa, etkileyiciliği ve şaşırtıcılığı artar.

Yazı devam ediyor.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER