Asu'yu aldırmak için çok mu geç kaldım acaba?
O sahnede en çok sevindiğim şey nihayet Müjgan Kozcuoğlu’nun sahalara inmesi oldu. Kardeş kavgasını sonlandırmak için dizginleri eline aldı ve kendi hayatını Asu’nun hayatının sigortası olarak koydu, ki şahsen koymamasını tercih ederdim ama ana yüreği işte… Müjgan Hanım’ın çok daha etkin bir rol almasını bekliyordum ne zamandır. Çünkü esasında karakter olarak çok kilit bir noktada. Eğer Galip Bey onu öldürmeye çalışmasaydı, Emir de Asu da çok daha başka şekilde yetişebilirdi. Emir’in de, Asu’nun da mevcut halleri onun yokluğu nedeniyle gelişen durumlar. Bilhassa da Emir’in özünü yiyen hakikatler… Asu’da fazla hissetmesem de, özellikle Emir’de annesi tarafından sevilme ve onaylanma ihtiyacı had safhada. Bu bölümde, Asu onu annesine her şikayet ettiğinde, annesinin gözünde gördüğü şaşkınlık ve hayal kırıklığı nedeniyle Emir’in kalbi de acıdı. Ama abi-kardeş aylardır yaptıklarıyla sonunda o çok sevdikleri annelerine “Keşke hiç uyanmasaydım.” dedirttiler, bravo! İkisi yan yana gelip aynı cephede savaşınca, bir zamanlar yayınlanan Pokemon çizgi filmindeki roket takımını hatırlattılar bana; belaya hazır olun, hem de çifte belaya!

Her ne kadar Kemal’in, cıva gibi yerinde durmayan Gürcan’ı “Sen beni burada bekle, e mi çocuum?” diyerek bir köşeye bırakması beni azıcık bir dellendirse de, Gürcan da sinsi Asu’nun başına bela olacak diye sevindim bir an. Gerçi Gürcan, Kemal’in evini biliyor muydu çok emin değilim ama biliyorduysa da onun Asu’ya bir şey yapmadığını düşünüyorum. Asu o eve gelmeden önce gelip, bulamayınca geri dönmüş olma ihtimali de var.

Ailesinin gözünde Emir de olağan şüpheli durumda. Bu nedenle o da Asu’yu sağ salim bulmak için, Kemal’den farklı bir yolda, fakat aynı hedefe doğru ilerleyip Asu’ya ulaşarak kendini temize çıkarmak isteyebilir. Tabii bunu birlikte planlamadılarsa. Ama bence yatak odasındaki korkunç manzara Asu’nun tezgahıdır. Nereden çıktığı belli olmayan komşuların önünde kurguladığı kavga, Kemal’e attığı mesajlar ve sinsi gülüşleri onu işaret ediyor. Sonracığıma geceden sabaha, kırmızısı asla koyulaşmayan yapay ve abartılı kan lekeleri de olsa olsa Asu’nun zekasının ürünü olabilirler. Ama kabul edelim ki işleri arapsaçına çevirmeyi başardı ve hikayeye yeni bir koridor açtı.


Gel sevgilim kollarıma...^^

Bu koridor karanlık değil bana göre, olsa olsa kan kırmızısı, belki de biraz “Mercan” kırmızısı olabilir ama ben korkmuyorum. Nasıl olsa Kemal ve Nihan, en zor şartlarda bile kendilerine havalandırma delikleri açabiliyorlar. Zamanmış, mekanmış, durumun şartlarıymış hiç düşünmeden hem de... Daha evvel Anıl Hanım’ın evinde durduk yere dans ettikten sonra bu sefer de Gürcan’ın bahçesinde salıncak keyfi yaptılar. Mantıksız mı? Çok mantıksız. Sevdim mi? Bayıldım! Öyleyse olayın kel alakalığını göz ardı edip, “Onları bu güzel havalar mahvetti.” diyerek durumun tadını çıkartacağım. Hem Nihan da Kemal’e “Ben aşktan cebimdeki yaşları atıyorum. (…) Seninle hep on yediyim, hep okul çıkışıyım, hep gencim.” dedi. O yaşlarda, o uçarılıkta mantık mı aranır?

Beni de bu güzel sahneler mahvetti efenim! Resmen bahçedeki tatlı köpek gibi seyrettim onların bu hallerini. Görüntünün bir anda siyah beyaza dönmesi, ortada sadece aşkın kırmızısının tüm göz alıcılığı ve canlılığıyla kalması cidden çok hoştu. (Gerçi Nihan’ı evkafta memur olarak düşünemiyorum ben. Canı sıkıldığında evrakları kağıt uçak yapıp uçurur vallahi.) Şiir üzerine ettikleri sohbete de bayıldım. Bu dizinin en sevdiğim taraflarından biri de Kemal ve Nihan’ın dilinden şiirlerin hiç eksik olmaması. En sevdiği ders edebiyat olan, şiirlere aşık benim gibi biri için bu o kadar kıymetli ki. Cemal Süreya’dan Nazım Hikmet’e, Ümit Yaşar Oğuzcan’dan Turgut Uyar’a, Furuğ Ferruhzad’dan Orhan Veli’ye kadar geniş bir şiir yelpazesi sunan kaç dizi var allasen? Böylesi, hem hikayeyi lezzetlendirip derinleştiriyor, hem karakterlere bir boyut ve zenginlik katıyor, hem de sevdalarını benim gözümde daha da masalsı hale getiriyor. Ve evet Nihan olsa olsa Orhan Veli olabilir. Onun gibi başına buyruk, ölçü veya kafiyeyi umursamadan, kurallara uymadan özgürce sever... Kemal ise “sevda sözlerini” dilinden hiç düşürmeyen bir Cemal Süreya’dır. “Topyekûn ikinci yenimsin benim.”  de nasıl güzel bir iltifattır? Kemal, Edip Cansever’i, Cemal Süreya’yı, Turgut Uyar’ı bir bünyede topladığına göre, bu durumda Nihan da Tomris Uyar mı oluyor? ;)

Bölüm boyunca hop oturup hop kalkmaktan, temponun hiç düşmemesinden dolayı çok mutlu olsam da beni en çok mutlu eden Nihan’ın kurduğu huzur ve aşk dolu hayal oldu. Asu’nun sinsice kurduğu planlar bir süre daha ayaklarına dolanacak olsa da, güzel günler yakında diye ipucunu da aldık. Mesela Emir’e boşanma davası açarak bu yolda ilk adım atılabilir. Asu’yu da bir ara hallederiz canım, n’olcak? Hem kötüye bir şey olmaz.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER