“Ne varsa her şey
hatırımda
Sanki daha dünmüş
gibi
Senden gelen, senin
olan
Ne varsa her şey,
hatırımda…”*
Nihan’ın annesini ihbar ettikten
sonra, karakol önünde otururkenki o kırık hali, geçmişe dair yaptığı muhasebe
üzdü beni. Geriye dönüp bakıldığında, acıların, mücadelelerin, yalnızlıkların
durduğu kefe, güzel günlerin kefesinden daha dolu olabilir. Hepsi onlar gibi
benim de hafızamda, bir bahar dalı gibi taze. Ama güzel günlerin kefesini
geleceğe dönük dolduran, koskocaman umutları ve birbirlerine sundukları devasa
aşkları var. Dolayısıyla daha boş gözükse de, bu kefe daha ağır. Bu yüzden
yılgınlığı yahut mücadeleyi bırakmayı kabul etmiyorum! “Ya yanılmışsak Kemal? Bu kadar fırtınaya dayanmak için boşa inat
ediyorsak? Biz aslında mücadele etmiyorsak sadece debeleniyorsak? Bir araya
getirmeye çalıştığımız kalplerimiz tesadüfen atıyorsa?” ne demek Nihan?
Öyle olsaydı, kader sizi bir evlatla sonsuza dek bağlamazdı.
İşlerin oldukça karıştığı, hatta
kan davasına dönüşmek üzere olduğu açık, ancak siz pes edemezsiniz! Siz kapatıldığınız
karanlık dehlizlerde bile yolunuzu kaybetmediniz, zorla sokulduğunuz çıkmaz
sokaklardan bile mutlaka bir çıkış yolu buldunuz. Şimdi, o çıkmaz sokağın
köşesinde vedalaşıp ayrılamazsınız ki. Şu saatten ve onca mücadeleden sonra pes
ederseniz, bu süreçte verdiğiniz tüm kayıpları da boş yere vermiş olursunuz.
Dolayısıyla artık bu mücadele, Deniz’e ve sevdanıza olduğu kadar, o
yitirdiğiniz canlara karşı da boynunuzun borcu. Hakkıyla sonlandırıp mutluluğa
erişmeye mecbursunuz.
Gözleriniz hep böyle aşkla gülerek baksın.^^
“O günler, o günler
Şimdi yabancı
gibiler
Bir günlük
mutluluğa, bir ömür alıp gittiler
Ne günlerdi ah o
günler”*
Neyse ki bu yılgınlığı aynı anda
hissedip de birbirlerinin ellerini bırakmıyorlar. Birinin düştüğü yerde, öteki
destek oluyor. Olay günü, Nihan’ın bu soru işaretlerine teslim olmaması için
ısrar eden Kemal’in daha sonraki yorgunluğuna da Nihan merhem oldu. Geçmişteki
o güzel günler, birlikte geçirilen dönem, karşılığında çektikleri 7 yıllık
ızdırapla kıyaslandığında bir gün kadar kısa gelebilir. Hatırası,
güzelliklerini hatırlayamayacak kadar uzakta kalmış da olabilir. Ama onlar
birbirleri için vazgeçilmezler. Nihan’ın “Senin
gözlerin benim ufuk çizgim.” itirafı bana, Zehir’in Kemal’in kalbindeki
Nihan için yaptığı “Ekvator çizgisi gibi,
hep aynı yerde.” saptamasını hatırlattı. Nihan tıpkı ekvator çizgisi gibi Kemal’in
başlangıcını ve sonunu belirlerken, Kemal de Nihan’ın kalbinin görüş açısının
en ucuna kadar hüküm sürüyor. O yüzden vazgeçemezler, “Keşke yaşanmasaydı.”
diyemezler.
“Bir daha dönülse
Şu yalancı dünyaya
Bir ömür verirdim
ben yine
Seninle bir günlük
mutluluğa”*
Madem “o güzel, o sağlıklı, yaşam dolu mutlu günler geçip gitti”,
yenilerini inşa edin o zaman. Berrak, pırıl pırıl gökyüzü kara bulutlarla
dolduysa güneşi yeniden doğurun. Mesela o unutma kapsülünü kurarak dişi kuşluk
yapan Nihan ve sızılarını dindirmek için onu göğsüne bastıran Kemal tıpkı
gençlik halleri kadar taze ve güzeldi. Eskilerle avunmak yetmiyorsa alın size
yeni anılar, yeni güzellikler! Kendimi resmen, ringde devamlı yumruklanan
boksörüne kenardan destek veren, onu motive eden antrenör gibi hissediyorum
yahu. Ama sevdaları, Zeynep’in Ozan’ın katili olma ihtimalini ve üstüne Vildan’ın
da Zeynep’i vurmasını bile üç günde atlatabilecek yoğunlukta olduğuna göre
bence bunları da başarabilirler.
Yazı devam ediyor.