Bugünleri de gördük efendim. Yayın günü değişikliğinden sonra son anda alınan bir
kararla yayın saati de değiştirilen Muhteşem Yüzyıl Kösem, 2. sezonunun merakla
beklenen bölümlerinden biri olan 13. bölümüyle gecenin bir yarısında ekrana
geldi bu hafta. Duyurulan yayın saati olan 22.30’u da geçerek saat 23.00’e
doğru başlayan bölüm, inanılacak gibi değil ama sabaha karşı 02.05’te bitti. Haliyle
bu yazı, bölümün sonlarına doğru ister istemez içi geçen bendenizin Çarşamba
günü bölümü internetten tekrar izleyip bitirmesi sonucu ancak yazılabildi.
Muhteşem Yüzyıl Kösem’in ekran yolculuğunu takip etmek,
bölümlerde olup biten entrikaları takip etmekten daha heyecanlı ve gerilimli
bir hâl aldı malum. Geçen sezonun ortalarından itibaren dizi ha bitti ha
bitecek, ha iptal edildi ha devam edecek diye hop oturup hop kalkmaktan anksiyete
sahibi insanlar olduk resmen. Tabir-i caizse bir ağız tadıyla izlemek nasip
olmadı şu diziyi. Bu son uygulamanın da artık tüy diktiğini söylemek zorundayım.
Yayıncı kuruluş böyle bir karar almış, yapacak bir şey yok ancak en azından
duyurulduğu gibi tam saatinde, 22.30’da başlatılabilir dizi. Yarım saat yarım
saattir, insanları gecenin yarılarına kadar süründürmenin alemi yok.
Bölüme gelirsek, geçen haftaki bölümden sonra yayınlanan
fragmanının vadettiği ilginçlikte olmasa da sezonun ağır toplarından, başarılı bir
bölümdü. Bir yandan 4. Murad döneminin en karakteristik gelişmelerinden olan tütün
ve kahvehane yasaklarının, uygulanmadıkları takdirde el kırma, parmak kırma, darağacında sallandırma gibi akla gelmeyecek sertlikte cezalar eşliğinde uygulamaya
konmasını izledik, diğer yandan yollarını gözlediğimiz divane padişah Sultan
Mustafa’yı nihayet tekrar görebildik.
Uzun denebilecek açılış sekansında 4. Murad ve yıllar
sonra ilk defa gördüğü amcası Sultan Mustafa’nın padişahlık makamı ve saltanat
mefhumu üzerine konuşmalarına şahitlik ettik. Geçtiğimiz sezon Alihan Türkdemir
ve Boran Kuzum’un birbirinden başarılı performanslarıyla izlediğimiz Mustafa,
bu defa konuk oyuncu olarak kadroya dahil olan Cüneyt Uzunlar’ın yorumuyla,
sanıyorum ki sadece de bu bölümlük ve bir defalığına, yetişkin haliyle çıktı
karşımıza. Açıkçası bu noktada yine geçtiğimiz sezon Mustafa’nın hayali arkadaşı
Pinhan Ağa’yı canlandıran Ahmet Varlı’yı gözlerim aramadı desem yalan olur.
Yazılarımı takip edenler hatırlayacaktır, Boran Kuzum ve
Ahmet Varlı’nın dizinin kadrosuna katıldıkları 21. bölümde yıllar süren kafes
hapsinden çıkıp saraya getirilen Mustafa’nın aklını dağıtması için gönderilen
cariyeyi öldürmesi konusunda şehzadeye telkinlerde bulunan Pinhan Ağa, söz
konusu sahnede kızın gırtlağına ilk olarak sarılmış olan Mustafa olsa da sahnenin
sonunda cariyeyi öldüren asıl “kişi” olarak gösterilmişti ve bu nedenle bende
Pinhan Ağa’nın aslında Mustafa’nın alter-egosu olabileceği ve yetişkinliğinde Mustafa
karakterinin Ahmet Varlı’nın bedeninde hayat bulabileceği şeklinde bir izlenim,
bir beklenti oluşmuştu. Bu hafta izlediğimiz bölümde böyle bir sürpriz yapılsa
çok hoş olurdu gerçekten ama heyhat. Pinhan Ağa Şehzade Mustafa’ya kötü şeyler yaptıran kötü huylu bir sanrıymış en nihayetinde.
Cüneyt Uzunlar’ın Deli Mustafa’sı çocukluğundaki sevimli
masumluk ve gençliğindeki küsmüş, kırılmış, içine kapanmış ama zaman geçtikçe
daha da divane olan, divane oldukça iyice keyiflenerek durumunun tadını
çıkartan uçarı çılgınlık hallerinden sonra tamamen delirip kendini kaybetmiş
birinden daha çok, tersine kendisiyle baş başa kaldıkça sanki akıllanıp ermiş
bir yetişkin olarak çıkageldi. Aklı yine gidip gelse de, kimin kim olduğunu, kimin ne zaman
öldüğünü ya da öldürüldüğünü devamlı karıştırsa da, hayal edebileceğimden çok
daha akıllıca laflar ederek beni şaşırttı. En çok da kendisinin az çok farkında
olması çarpıcıydı. “Bana deli diyorlar. Değilim. Aklım ve ruhum ikiye yarıldı,
bütün padişahlar gibi” sözleri özellikle hoştu.
Belki bir daha hiç göremeyeceğimiz, belki ara sıra
bir-iki defa daha görüp yolcu edeceğimiz Deli Mustafa rolünde Cüneyt Uzunlar’ın
performansını uzun uzadıya konuşmaya gerek yok ancak sevimli bir çocuk da olsa
uçarı bir genç de olsa en önemlisi her zaman bir şekilde dramatik olabilen Mustafa’yı
bu sefer pek de dramatik ve hali ibretlik bir adam olarak algılamadım. Halbuki
öyle kapkaranlık zindanlara yıllarca tek başına kapatılmış, artık ziyaret edeni
bile kalmamış bir insanı iyiden iyiye acınası ve fiziksel açıdan korkutucu bir halde görmeyi
bekliyor insan. Şehzade Kasım’ı ağabeyi Şehzade Bayezid’e karşı bu kadar
kinlendiren daha “deli” ve “zavallı” hallere tanık olmayı.
Ancak bu tercih şahsım adına pek de eksi bir durum yaratmadı.
Uzunlar’ın yer yer Johnny Depp’in yarı sarhoş Kaptan Jack Sparrow tiplemesini
hatırlatan bakışları ve mimikleri hayatının bu son demlerinde yine farklılaşmış
özelliklere sahip, evrimini artık tamamlamış bir Sultan Mustafa karakteri sundu
bize. Bir kere daha gördük ki, Kösem macerasının iki sezonu boyunca yazılan ve
yaratılan en orijinal, detaylı ve başarılı karakter Sultan “Deli” Mustafa.
Yazı devam ediyor...