Bodrum
Masalı için yıllar sonra sorulduğuna, çocukların aileleri ile
sınandığı dizi diyeceğim.
Çocuklar mı anne babalarını büyütür, yoksa anne babalar mı
çocuklarını?
Yazdan bu yana fırtınaya rağmen dimdik duran bir Ateş,
ailesini sürekli bir arada tutmaya çalışan Su, kimin kimi olduğunu öğrenme
telaşına düşmeden önce evi çekip çeviren Aslı, abisinin hep arkasını toplayan
Kelebek…
Yaş ortalaması? 18.
Ne güzel dedi bu bölüm Yıldız; “Yazık değil mi bu çocuklara?
Yazık size.”
Yazık tabii…
Artık ailelerin de biraz ellerini taşın altına koymasının
vakti geldi. Herkes kendi sorumluluğunu alsın bir zahmet. Oradan oraya savurup
duruyorsunuz çocukları, çocuklarınızı. Biraz büyük olun, sorumluluk alın ya hu!
Aslı kendi başına Kos’a gidiyor, ailesini arıyor ama gelip
Asım Kaptan’a anlattığında adam yarım ağız sordurmayı kabul ediyor. Tamam
istemiyorsun kızın elinden gitmesin ama o kızın da anne babasını bulmak gibi
bir hakkı var. Destek ol ki hissetmesin daha fazla yalnızlık.
Ateş, kaç işte birden koşturuyor bankanın borcunu ödemek için
Evren ben ödeyeceğim diyor gerisi yok, Yıldız desen zaten Yıldız. Faryalı da
iyi hoş ama yıllarca tüm yükü Kelebek’e yıkmış.
Bu çocuklar size ne etti?
Tüm dünyanın derdini tasasını yüklediniz küçücük omuzlarına,
yeter ya hu, cidden.
Tamam dert tasa insanı bir araya getirir aile yapar ama yazık
bu çocuklara, cidden yazık.
Mutlu, güzel, mavilikli günler talep ediyorum biraz… Bodrum
mavisi!
Aslı reçel kaynatsın mesela… Su keman çalsın, Ateş ve Kelebek
yüzme yarışı yapsın. Tamam hayat, tamam para kazanma ihtiyacı, tamam sorumluluk
ama biraz da özgürlük ya hu!
Uyarı: Yazının bundan sonrası Faryalı, Aslı’nın babası alınarak
yazılmaktadır. Faryalı, Aslı’nın babası çıkmazsa artık zaten benim babam
çıkacağından sorun olacağını sanmıyorum ama bence Aslı’nın babası. Yine de
senarist bilir…
Aslı, kozasından yeni çıkmış minik mavi bir kelebek. Aslı
uçuşarak evini arıyor. Bulmaya da çok yakın.
Dedi ya Ateş’e, “Sanki babam daha yakın…” diye. Öyle, babası
çok yakın.
Aslı’nın en sevdiğim özelliklerinden birisi de hemen
anlatması, şimdi diyeceksiniz ki Uzay ile gittiğini söylemedi Ateş’e. Evet,
keşke söyleseydi. Çok isterdim söylesin çünkü Aslı’nın dürüstlüğü beni ona
bağlayan etkenlerden biri. Neyse. Faryalı’ya anlatacaktı ama onca olay sonra
Faryalı’nın da bir es vermesi gerekti. Gün döndü, Aslı’nın öğrendikleri
demlendi sonra gitti Faryalı’ya… İyi ya da kötü.
Faryalı her cümlede biraz daha yok oldu sanki…
Şimdi benim aklıma takılan kısım şu; Faryalı vaktinde Maya’yı
limandan yolculadı diye Yıldız’dan oldu, tamam bunu çok sonra Yıldız dönünce
öğrendi ama o an verdiği tepki çok netti. Faryalı, vakti zamanında Maya ile
çocuk yapacak yakınlığa geldiyse, o gün neden bir an olsun kaşlarını çatıp
düşünmedi?
Bir diğer kısım da şu; anladığımız üzere Bora,
Yıldız-Faryalı-Maya mevzusuna el attı. Lal’e, Maya’yı bulması üzerine de
talimat verdi. E tecrübelerimize dayanarak söyleyebiliyoruz ki Bora -yani Lal-
Maya’yı bulur. Peki hikayemize Maya katılacak mı? Kesinlikle. En azından olması
gereken… Haftalardır Aslı’nın annesini arıyoruz, baba kısmı sonradan dahil oldu
mevzuya çıkış noktası anneydi. Senaryo mantığı üzerine öğrendiğim en kesin şey
ise, sahnede bir silah varsa o silah patlar, olduğuna göre; aranan bir anne
varsa o anne bulunduğunda hikayeye katılır, diyebiliriz. Tabii bunlar benim
beklentilerim, belki tek amaç Aslı’nın Faryalı’ya, Faryalı’nın Aslı’ya
kavuşması üzerineydi.
Faryalı’nın bu denli büyük bir şeyi içinde tutamayacağını
düşünüyorum… Beklentim ve umudum şu yönde, eğrisini doğrusunu öğrendikten sonra
Aslı’ya her şeyi o söylesin. Ben artık büyüklerin sorumluluk almasını istiyorum,
Aslı bulmasın babasını, babası onu bulsun. Lütfen.
Yazı devam ediyor...