İki haftalık aradan sonra Muhteşem Yüzyıl Kösem 2. sezonu
için önemli ve seyircinin de görmeyi sabırsızlıkla beklediği tarihi gelişmeleri
içeren 41. bölümüyle yeni yayın gününde ekrana geri döndü. Büyük olayları ve
hiç beklenmedik bir anda gelen erken vedaları izlediğimiz acı tatlı bir
bölümdü.
Sezonun diğer bölümlerine göre farklı bir atmosfere sahip
olan ve CGI kullanımının çokluğuyla dikkat çeken bölüm açıkçası beni tamamen
zıt uçlarda dolaştıran bir yapıdaydı. Diziyi kıyasıya eleştirirken bile iyisini
ve güzelini görmeyi de her seferinde bir şekilde başaran uslanmaz romantik
yanım beğeneceklerini beğenirken, 2. sezon özelinde maalesef ki çoğunlukla
galebe çalan acımasız gerçekçi yanım bu sefer bayağı kızdı. Açık konuşayım,
sezon boyunca bir-iki defa aklımdan geçen diziyi izlemeyi artık bırakma
fikrinin kenarından güçlü bir şekilde döndüm bu hafta.
Bölümün üstüne konuşmaya değen iki temel gelişmesi
Hezarfen Ahmet Çelebi’nin tarih kitaplarına geçmiş olan uçma denemesi ve Cibali
Yangını olarak da bilinen büyük İstanbul yangınıydı. Her iki olay da hem
iyisiyle hem kötüsüyle yansıdı ekrana. Bunlardan ilki proje olarak Kösem’in adı
duyurulduğundan beri dizide ne boyutta işleneceğini ve nasıl yansıtılacağını görmeyi
merakla beklediğim Hezarfen Ahmet Çelebi’nin Galata Kulesi’nden uçmasıydı.
Kösem Sultan ve haliyle 4. Murad döneminin en önemli tarihi gelişmelerinden
belki de başlıcası buydu sonuçta.
Sezon başladığından beri bölümlerin gelişmeleri
yazılarımda çok yer vermeme müsaade etmese de gözümün aslen üstünde olduğu hikayelerin
başında geliyordu bu olay. Harem entrikaları ve kurgu hikayeler iyi güzel de söz
konusu dizi tarihi bir dönem dizisi olduğu için insan asıl bu tür tarihi
kurgular için izliyor bu dizileri. Hezarfen Ahmet Çelebi ve Evliya Çelebi
ikilisi sezonun eğlencelik, hafif yönünü temsil etseler de özellikle Hezarfen
karakterinin dizide fazlasıyla arka planda kaldığını ve böyle bir tarihi
şahsiyete, mucid yanına, uçma hevesinin peşinde yaptığı çalışmalara verilmesi
gereken önemin verilemediğini sanıyorum ki bütün seyirciler kabul edecektir.
O kadar ki son birkaç bölüme gelene kadar Hezarfen rolünde
Ushan Çakır her hafta bir-iki ufak sahnede görünüp kayboluyordu. Neden sonra
biraz biraz başka olaylara da dahil edilmeye başlandı da dizide Hezarfen Ahmet
Çelebi diye bir karakterin var olduğunu iyice bir anlayabildik. Yine de
karakter hep ‘komiklik’ seviyesinde yer aldı dizide, ‘bin fenli (bilimli)’
kişiliğiyle değil. Hal böyle olunca günü gelip de meşhur uçma sahnesini
izleyeceğimiz zaman bunun ekrana ne kadar etkileyici ve çarpıcı şekilde
yansıtılabileceği konusunda endişeler oluştu bende.
Çok şükür ki bu hafta izlediğimiz uçma sahnesi
beklediğimden çok daha başarılı ve etkileyici oldu. Ne olursa olsun özenilmiş
ve emek sarfedilmiş, hakkı verilerek çekilebilmiş bir sahne izledik. İmkanların
el verdiği ölçüde bol miktarda kullanılan, kimi sahnelerde gayet iyi, kimi
sahnelerde ister istemez biraz yapay duran CGI görüntüler, Aytekin Ataş’ın bu
sahne için bestelediği, Anastasia’nın Yunanca ninnisinin bazı melodileriyle
süslenen (neden acaba?) görkemli parçayla birleşince gayet de güzel bir sonuç çıkmış ortaya.
Özellikle ahalinin şehir merkezinde gökyüzünde süzülen Hezarfen’i izledikleri
çekimlerin çok güzel olduğunu, ortadaki durumun hayret vericiliğini gayet
başarılı yansıttığını düşünüyorum.
Hezarfen’in uçuşunu seyreden saray ahalisinin tepkileri
de bir o kadar başarılıydı. Oyuncu kadrosunun gayet doğal ve içten bir şekilde
yansıttığı tepkiler sayesinde her iki Muhteşem Yüzyıl’daki saraylı
karakterlerin belki de en içten, en insani hallerini görmek ister istemez
diziye çok hoş bir sıcaklık getirdi. İki dizidir nefes bile almadan birbirinin
boğazına yapışan karakterlerin de normal insanlar gibi, çocukça sevinme
tepkileri gösterebilecek insanlar olduklarına tanıklık etmek hoş bir değişiklik
oldu. İlk diziye göre genel olarak oldukça soğuk ve standart Türk seyircisine
bayağı mesafeli duran bir yapıda olduğunu düşündüğüm Kösem özelinde bu içtenlik
hali ekstra anlamlı oldu.
Ama ne olduysa bundan sonra oldu ve canımı sıkan kısım
uçma denemesinden sonra başladı.
Yazı devam ediyor...