Kiralık Aşk’ı sevmek de böyle bir şey işte. Beraber büyüdüğünüz bir dostunuzu sevmek gibi. Sizi durup durup çileden çıkaran çocukluk arkadaşınızı sevmek gibi. İçinizde ara ara onu pataklama hissi uyandıran haşarı kardeşinizi sevmek gibi. Kalbinizin bir yerini hala sızlatan ilk aşkınızı sevmek gibi. Hepsi gibi. 

Gerçekten sevdiğiniz her şeyden parçalar taşır Kiralık Aşk’ı sevmek. Onu sevmeyi seversiniz. Onu sevdiğiniz zamanları seversiniz. Onu sevme sebeplerinizi seversiniz. Onunla beraber sevmeye başladığınız; onu birlikte sevdiğiniz insanları seversiniz. Onun size bıraktığı hisleri, melodileri, tatları, anıları, renkleri seversiniz. Pazı sarmasını, Proust’u, Aşk ve Gurur DVD’sini, yumurtalı ekmeği, arızalanan bir kahve makinasını, gerçek bir kızılı gördüğünüzde hatırınıza gelen şeyleri seversiniz. Hayatınıza serptiği yıldız tozunu... Onlarca, belki yüzlerce çağrışımı aklınıza birdenbire, en serbest şekilde uçurabilecek kadar büyülü oluşunu...Gülmenin giderek daha da zorlaştığı gerçek dünyada, gerçek olmayan gerçekliğiyle yüzünüze buruk bir gülümse konduruşunu...

Herkesin kendinden bir parça bulduğu Kiralık Aşk’ı sonsuzlukta bir yerlere uğurladık. Herkes kendinden bir parça da bıraktı bana kalırsa onda. Kafka’nın bunu söylediği zamanların üstünden yıllar geçmesine rağmen daha az değil daha çok rezillik olan yaşamın içinden bir Kiralık Aşk geçti, rüzgarıyla afili afili. O rüzgar durdu sandığımız anda hep yeniden çıktı, tatlı bir şarkı başladı her tedirgin sessizliğin ardından. Beraber yürüyüp beraber yoruldu bizimle. Ve onu yeni rüyalara yatırdık nihayetinde. Üstünü örtüp, ışığını söndürüp, kapısını çekerek. 

Defne’yle Ömer’i uğurladığımız bir evren var evet, onları en son bıraktığımız yerdeki kadar mutlu oldukları. Daha çok ya da az değil, ama gerçek bir Defne ve gerçek bir Ömer kadar. Zaman zaman birbirlerine girdikleri, Emine’yi baleye mi yoksa baskete mi verecekleri konusunda anlaşmazlığa düştükleri, Koray İplikçi’yi Koray Sargın’dan kaçırmak için akla karayı seçtikleri bir evren. O evrende, Koray’ın hikâyesini anlatamadan bırakıp çıktığı kızıl saçlı sarı elbiseli külkedisinin portesi de evin bir duvarında asılı mesela. Akşam oluyor, uyku vakti geliyor ve Ömer kızına, kızıl saçlı prensesin masalını anlatıyor...

Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER