Hiç pembe gözlüğüm olmadı. Hayata açık renk camlar ardından bakabilen insanlara ara ara özenmiyor da değilim; ancak Pamir’in pembe, mavi, mor gözlüklerinin boyladığı yerin nihayetinde PIGEON AIRLINES’ın taşıdığı valiz olduğu bir evrende yaşadığımızı da unutabilecek gibi hissetmiyorum sevgili mösyo ve matmazeller! Velhasıl payıma düşeni gelişine seviyor ve sevmiyorum artık, en basit haliyle. Bir an ağlarken (hüzünden), bir an durup dururken ağlamak(sinirden) ve sonra bir an birden bire ağlamak(gülmekten) bu sevme haline dahil. “Deli gibi sevmek ruhumuzda var” en çok Kiralıkçılar için söylemiş döne döne Kiralıkçılar için söylenmiş meğer.
Misal;
● Eğlenmek için pişti oynamanızı affedebilirdim, pişti oynamaktan başka bir şey yapabilseydiniz eğer. Hatta bakınız, affetmeye yine de razıydım; cilvekar cilvekar eğlenmekten bahsedip, oturup sadece pişti oynamadığınızı düşündürebilseydiniz eğer!? “Aza tamah etmeyen çoğu hiç bulamaz” kanaatkarlığına eriştik diye mi aksiyonu bırakıp imayı bile çok görüyorsunuz bize artık Defne ve Ömer? Ki benim bile bu durumu Ömer’in depresif ruh haline ve bunun Defne’ye sirayet eden gerginliğine bağlayasım kalamadı artık – ve ben ki bunun normal şartlarda kulağa ne kadar mantıklı, rasyonel geldiğini farkında olacak kadar realist bir insancığım!
● Birinciyi geçtim, ikinciyi de mecburen geçtim, üçüncü hafta da, üstelik kız neredeyse kalkıp gitmek üzereyken bile ne kadar saçmaladığını oturup hala düşünmeyen –ve kendi yapmadığı şeyi Defne’den yapmasını isteyen– can dostu Nihan. Ben bile sanırım “Defne’nin size NE ETTİĞİNİ” sizden daha fazla düşünüyorum, ki konuyla alakalı iflahım kuruduğundan aslında zerre isteğim de yok ama elim mahkum. Taraflardan ikisinin de birbirinden daha az ya da çok suçlu olmadığı bir durumda, kız tarafının oğlan tarafını affetmesi hangi sebeple kabahat ya da hata oluyor, anlayan bana da anlatsın diyeceğim ama boşa hangi kuvvetle kürek çekeyim, olmayan Ömer İplikçi kol kaslarımla mı? Hadi son bir kaç aydır Defne kızınan Ömer oğlanın maceralarını yerli dizi kıvamında izliyordun desem, “Ömer gitti ama haksız değildi” derken de izlerken tespit yapan izleyici kontenjanını mı dolduruyordun sadece? O kadro epey dolu yannız, hani milyonlarca insanla filan, keşke gerçek hislerini söyleseydin? Yoksa gerçek miydi? O zaman pehriz umarım hemen biter de lahana turşusuna geçeriz topluca.
Yazı devam ediyor...