Taraflar belli oldu, yazı tura atıldı ve ilk düdük çaldı. Önem-Şeyma-Olcay koalisyonu, daha ortada nasıl
bir oyun döndüğünden habersiz Öykü-Monika-Ayaz ve diğerlerine karşı.
Bu zamana kadar renk vermeyen Derin ise, Önem’in takımının yedeklerinden
son anda sahaya girdiği gibi öyle bir vurdu ki, dakika bir gol oldu.
İkinci gol ise, Şeyma’nın yaptığı ortadan Önem’in kafa
golüyle son dakikada atıldı. Fauller peşi sıra geldi ve en sonunda sahadan yenik olarak
ayrılan sadece Ayaz oldu.

İnce ince hesaplarla yaptığı planı anında alıcı buldu Derin’in.
Öykü’nün hayalleri Monika’nın dünyasında da yer bulunca, Öykü için İtalya’da iş
ve eğitim rüyası bir anda gerçeğe dönüşüverdi.
Ben de insanın hayallerinin peşinden gitmesinden
yanayım. Hayallerinin
ucunda başka bir şehre ya da ülkeye gitmek de olabilir. Evliysen ve çocuğun varsa bu durum daha farklı ele alınır elbette ama insan önce kendisi için yaşamalıdır. Kendimizi mutlu, huzurlu ve ruhen sağlıklı hissetmediğimiz sürece
çevremize faydalı olmamız da beklenemez. Bilirsiniz, uçaklarda oksijen
maskesini bile önce kendinize, sonra çocuğunuza takmanızı önerirler. Öykü’nün
de eline fırsat geçmişken hayallerini gerçekleştirmek en doğal hakkı. Bana bir
arkadaşım kararsız kalıp ne yapması gerektiğini sorsa kesinlikle hayallerine
bir şans tanımasını tavsiye ederim, öyle kalbinin sesini dinlemesini falan
değil. Böyle ulaşılması her zaman mümkün olmayan hayallere erişebilenler de ellerine
geçen fırsatları değerlendirmeli.
Öykü’nün geldiği noktayı ve böyle bir fırsatı hak edişi,
yeteneğinden ve tüm o krizleri aşarak bunu başarmasından. Peki, tüm o krizleri
Ayaz yanında olmasa aşabilir miydi? Ta en başından beri, elde ettiği her
zaferin arkasında mutlaka Ayaz da oldu. Bu nedenle de aldığı bu teklifi önce
Ayaz’la paylaşması gerekirdi. Bunca zaman kendi hayatını unutup, destek olabilmek
için Öykü’nün hayatını yaşayan Ayaz’da bu konuda Öykü’yü mutlaka desteklerdi.
Elbette işin içinde Derin’in olması bunu çok zorlaştırırdı ama Öykü’nün
hayallerinin önünde bir engel olmazdı. İşte Öykü bunu bilmeliydi.



Ayaz’ın ise bunca zaman, her şeyi ikinci plana atarak tüm
hayatını Öykü’ye adaması hem kendisine, hem de ortağı Mete’ye pahalıya patladı.
Ayaz 10 yıl sonrasının hayalini, içinde Öykü ve çocukları ile kurarken, aslında
yarınının ne kadar tehlikede olduğunu fark edemedi. Öykü’nün her telefonunda yardımına
koşarken, ardında bıraktığı ve ertelediği sorumlulukları, işini kaybetme
riskini de beraberinde getirdi. Kendi deyimiyle “insan sevdiğinin yanında
olacak” tabi ama Öykü’nün de artık kendi ayakları üzerinde durabilmeyi
öğrenmesi lazım.

Öykü için defalarca annesine de meydan okudu Ayaz. Oğluyla
arasının gittikçe daha fazla açılmasına ve buna Öykü’nün sebep olduğuna inanan Önem,
haftalar önce kendisinden beklediğimi yaptı ve Ayaz ile Öykü’yü ayırmak için
harekete geçti. Aslında çok fazla bir şey yapmasına da gerek kalmadı. Öykü zaten
zemini hazırlamıştı. Para ve gelecek garantisi ile ruhuna kadar satın aldığı
Şeyma’yı kullanarak, Öykü’ye gelen teklifi ve Öykü’nün bunu Ayaz’a bir türlü
söyleyememiş olduğunu öğrendi. Üstüne bir de Öykü’nün İtalya’ya Derin ile
gideceğini duyunca, tüm bu öğrendiklerini zamanında kullanarak büyük bir fırtına yarattı.
Önem oğlunun kendisine karşı cephe alışının sebeplerini durup düşünüp, mantıklı
bir karar alacağına, oğlunun hayatını zehir etme pahasına acımadan kullandı
kozunu.
Tüm bu olanların ortasına düşen Monika nereye geldim ben
diyor mudur acaba? Zeki bir kadın imajı çizilen Monika’nın bakışlarından, Önem’in
hareketlerinden şüphelendiğini düşünüyorum ve tüm bu olanlara tavrının ne olacağını
merak ediyorum.
Şeyma’nın yaşadığı ikilemler artık resmen “dark side”ı seçmesi ile
son buldu çok şükür. Yaptığının sonucundan çok mutlu görünmese de artık Şeyma
Önem’in elinde, geri dönüş zor. Önem ve Olcay harıl harıl Şeyma’ya tekstil ve
moda konusunda eğitimler veriyorlar. Şeyma belki Öykü gibi bir tasarımcı
olamayacak ama zehir gibi zekâsıyla rahatlıkla bir “Önem” olabilir. Sonunda
Öykü ile barışmış olmasına sevinmiş gibi görünse de, Önem’in teklifini kabul
etmezse başına neler gelebileceğini bildiğinden aldığı bilgiyi Önem’e vermesi de
zor olmadı. Derin’in iki kadeh şarap teklifi, bir iki kaçamak bakışı ile Mete’yi
de hafızasından sildi attı sanki Şeyma. Yepyeni bir hayata hazır ve nazır artık.

Özgür Çevik’e aşık adam bakışları yakıştığı gibi, sinsi ve
kötü bir adamın bakışları da yakıştı yahu! Daha ilk bölümden ne zaman içindeki
sapıklık çıkacak diyordum, bu bölüme kısmetmiş. Haftaya artık iyice aksiyona
geçecek gibi. Ancak eğer tahminlerim doğru ise, kendini son derece iyi kamufle
etmiş, ağır psikopat bir adamla karşı karşıya olabiliriz. Hem Öykü’ye hem de
Şeyma’ya yürümesinin altından yine ne planlar çıkacak bakalım.

Bölümde dönen olaylar ve entrikalar arasında eğlenceli
sahneler de unutulmamıştı. Sibel’in evrene yolladığı enerji ile hamile kalmayı
beklemesi kalp ben. Gerçi hala İlker’den çocuk sahibi olmayı sorgulaması gerektiğini düşünüyorum. Herşeye rağmen, daha ortada
hamilelik yokken doğum hazırlık kursuna yazılmaları tam Sibel’e göre oldu.

Diğer yanda, katıldıkları kursun etkisiyle gelecekleri
hakkında konuşmaya başlayan Burcu ve Emre’nin arasına gerçekler girmeye
başlayacak görünüyor. Nasıl bir düğün hayal ettiğini Emre’ye anlatırken, o
resme Emre’nin giremeyeceğini fark edemedi Burcu. Zengin kız, fakir oğlan gerçeğine
ne zaman geçiş yapacaklarını merak ediyordum, sanırım daha fazla beklemeyeceğim.
Tabi bu arada Emre bir şekilde popstar falan olup parayı bulursa başka.
Bölümün geneline bakarsak, Öykü ve Ayaz sahneleri diğer bölümlere göre nispeten azdı
ama bu haliyle bence kararındaydı. Mıç mıç sürekli öpüşüp koklaşan sevgilileri izlemek
yerine daha dengeli dağılmış sahneler vardı bu bölümde. Ancak Mete ve Şeyma
konusunda geçen bölüm ile bu bölüm arasında kopukluk hissettim. Geçen hafta
Mete Şeyma’yı takip ediyorken bu hafta hiç bir araya gelmediler. Mete Şeyma’dan
vazgeçtiyse tamam, başımın üstüne, ama onu da net göremedim.
Serkan Çayoğlu’nun dublaja rağmen son sahnedeki performansı bence çok
iyiydi. Fragmanı izlediğimde biraz aşırıya kaçmış olduğunu düşünmüş ama bu fikri
sahnenin tamamını izlemeden paylaşmak istememiştim, iyi ki de öyle yapmışım. Mete’den
aldığı telefonla işlerini kaybetme riski olduğunu duyması; ve bu Öykü’ye destek
olmak uğruna olmuşken, hemen o anda Öykü’nün Derin ile İtalya’ya gideceğini
herkesten sonra öğrenmesi ile yıkıldı Ayaz. Bir insanın, daha önceki gün
hayallerini paylaştığı sevgilisi hakkındaki hayal kırıklığı ve öfkesini Serkan
Çayoğlu’nun iyi aktardığını düşünüyorum.
Yapılan imaj çalışması ile daha olgun görünmesi hedeflenen
Öykü için şahsen bu tarzını beğenmesem de, başarılı olduklarını söyleyebilirim.
Kesinlikle bir on yıl atmış o saçlar ile yaşı. Öykü’nün çocuksu hallerinden
rahatsız olan seyirci için mi yapıldı acaba bu değişiklik diye aklıma gelmedi
değil. Üstüne bir de Monika, Öykü’ye daha az konuş deyince ve bölüm süresince birkaç
sahnede Öykü’nün o eski tavırlarının biraz daha törpülenmiş olduğunu görünce,
biraz doz ayarlaması yaptıklarını düşünüyorum. Gayet de iyi olmuş. Ayrıca, İtalya ve
Derin konuları ile dizide yaratılan bu yeni ve sürükleyici havayı sevdim.
Yazının sonuna eklediğim 21.bölüm fragmanına bakarak Derin’in
başlarına daha çoook işler açacağını kolayca tahmin edebiliyoruz. Aralarına
girdiğinden beri gözlerinden sinsilik akan ama bunu etrafına karşı çok iyi
kamufle eden Derin’in de maskesi artık düştü. Gelecek hafta artık olaylar...olaylar... ;-)