Sürekli geçmişe gidip geliyorum. Yıldızların altında, "ekmek arası mı?" diye soran Ömer'in yüz ifadesinin aynını görürken, ben de Ömer'in, bunu Defne'den ne kadardır duymadığını düşünerek, tebessüm ediyorum. Keşke, ekmek arasının doğum günü için, gizliden bi' hediye bırakan Ömer'leri de görseydik diye iç çeksemde, "O daha çok sen'ci..." diye Ömer'e dile gelen Defne'leri izlerken, süblimleşip eriyorum tabii ki!
İnsan aşık olduğu zaman, herkese yanlış gelse bile o aşkın peşinden koşacak gücü bulur içinde bir yerlerde. Ama yine de, sevdiğini tüm dostları ve ailesi sevsin, bağrına bassın ister. Böyledir. Onay almak ister, doğru sularda yüzdüğünün takdirini ister içten içe. O sebeple, "İso'yla böyleyken olmaz..." deyip duran Defne'leri, Ömer ve İso'nun sorununu çözmesinden daha çok hiçbir şey mutlu edemez. Çünkü insan, aile olacağı kimseyle, var olan ailesinin içindeyken de mutlu olabilmek ister. Sevgilisinin ve kardeşinin barıştığını öğrenen Defne'nin mutluluğunu yerim gerçekten de! Şimdi sıra, İso'nun da yüzünün gerçekten gülmesinde. İso içinde masmavi olsun artık dünya, bekliyorum!
Birlikteyken şahane olan Ömer ve Defne'sinin, bundan sonra ne olursa olsun konuşmaya ve aralarına hiç kimseyi almamaya karar verdikleri, sonunda iki kişi olabildikleri o anları gerçekten yaşadığımıza inanamıyorum. O kadar çok havada asılı kaldık ve o kadar çok bekledik ki, idrak edemiyorum. Şehir içi yolculuklara, daha motivasyon gezisinden beri, bir türlü beraber gidemeyen, bir türlü yalnız kalamayan Defne ve Ömer, yol boyu konuşup, tatlı tatlı atışabiliyorlar. Allah'ım eğer bu bir rüyaysa, uyanmak istemiyorum!
Su var içersen, ben var seversen, makarnadan rüzgar çanı var yersen.
Biricik adamın, biricik asistanı olan Ömer'in Defne'sini her zaman çok seveceğim. Belki yıllar geçecek, Kiralık Aşk hatıralarımızda kalacak ama bu gönül unutmayacak. Çünkü yalnızca bu ekranlardan değil, yüreklerimizden de bir Ömer İplikçi ve onun tatlı Defne'si koskocaman bir iz bırakarak, geçmiş olacak. Defne'nin çırpınışları, Ömer'i herkesten çok düşünmeleri, hasta olmasına dahi engel olmaya çalışmalarını çok özlemişim sevgili okur! Derya'nın atmosfere bıraktığı grip mikrobunu, elleriyle Ömer'e ulaşmadan savuşturmaya çalışan Defne kalp ben.
Sizi sarıp sarmalayıp o şekilde bırakasım var!
Pamir'in kiralık aşk olduğunu öğrendikten sonra, Neriman'dan hesap soran Defne, beni aldı 31.Bölüm'e götürdü. Hulusi'nin evinden, uşak yüzünden gözü yaşlı ayrılıp, Neriman'a ses çıkartamadığında, o anın orada kalmamasını ve Defne'nin elbet yüreğini soğutabilmesini çok istemiştim. Yine Neriman ve Hulusi'den geçen yol, Ömer'le birleştiğinde, bu sefer "Konuşmasak..." dan, "Konuşalım n'olur olur mu?" ya geçmesi, bana çok iyi geldi. Kim bilir Defne'ye ne kadar iyi gelmiştir.
Artık yalnızca Defne mücadele etmiyor, farkında olmasa da Ömer var hemen arkasında.
Ömer İplikçi; yüreğinin büyüklüğünü tahmin bile edemediğim, içindeki enkaza rağmen iyi ve adil olmaktan bir kez olsun bile vazgeçmeyen güzel adam. Pamir'in meselesini Pamir'in halletmesi gerektiğine inanıp, Defne'ye onun anlatması için bir şans vererek çıtayı "daha yüksek, daha yüksek" bir yerlere götürüp, bırakabiliyor sevgili okur, durduramıyoruz. Ardından, Defne'yi sıkmadan, bunaltmadan ne yapacak diye köşesine çekilip bekleyebiliyor. Sormuyor, sorgulamıyor, Defne'nin bir bildiği vardır biliyor. Dedesinin evine kadar gidip, çok öfkeli olduğu yengesinin ve amcasının hak ettiklerinin bu olmadığını savunarak, onlara iyilik yapabiliyor sevgili okur, gözlerimizden akan yaşlarla, ancak tebessüm ederek seyrediyoruz. Yetmiyor, yengesini karşısına alıyor ve hâlâ içinde kocaman bir umutla, artık yettiğini, daha fazla ileriye gitmemesini söyleyebiliyor. Son derece naif, son derece kibar ve son derece acının üzerinde durmasına rağmen içten!
Yazı devam ediyor...