Ne çok günah çıkardık farkında mısınız? Günah çıkarmak denmez esasında buna, ama hesaplaşılamayan, konuşulamayan, hatta kimisi düşünülemeyen şeylerin bile üstünde bulduk birden kendimizi. Sonunda korkusuzca Neriman’ın kapısını çalabilen Defne’yi, ona soracağı tüm hesaplardan daha ağır olan mutsuzluğunu gösterirken bulduk. Ömer’den geri aldığı evin kredisini ödeyen Defne’yi koskoca bir mirası reddederken, ve sevdiği adamın sırf bunun aynısını yapacak bir adam olduğundan ötürü bile dünyadaki tüm sevgileri hak ettiğini düşünüp şükrederken bulduk. Kaçmak yerine gelen, itmek yerine çeken Defne’yi ve onu sabırla, saygıyla bekleyen Ömer’i belki asla uğrayacağımızı düşünmediğimiz bir bankın tepesinde bulduk. Bütün bunlar ‘duygular şelale’ demek için yeterdi bence ama anılar; bir sürü ‘şahane an’lar da boca oldu tepemizden. İki ürkek yüreğin birbirine değdikçe cız ettiği, sadece bir tarafın diğerine değil, her koşulda en çok “birbirine” iyi geldiği nice güzel hatıraya ışınlandık. “Bizde de can var yether!” dedik belki içimizden ama olsundu, idare ederdik. (Bir kez daha, EMİN DEĞİLİM!)
Üstelik bu çift konuşmak da istiyordu, “her soruna cevap verebileceğimi biliyorum”lu falanlı filanlı! Hatta uzun uzun yolları aşarken konuşuyordu da, bizim duymamıza belki gerek bile olmadan. Neticede bilmek yeterdi, kimse yokken, başka dertlerden uzakken gayet iyi anlaştıklarını da, anlaşmanın hafif kaldığını da. Anlaşmak değildi çünkü onun adı; aşktı, ahenkti, ruh birliğiydi.
Ayakların yerden kesilmesi, uçmak, rüzgara kapılıp havalanmaktı. Bozulan bir ruj, dağıtılan saçlar, beklenmedik bir an için; en “şahane an” için sabredebilen bir öpücüktü. Artık ürkmeyen, korkmayan, bir zamanlar kralın göğsüne göğsüne inen elleri bu kez bir şampanyanın etrafına dolayıveren, aklının bendini indirip kalbinin sesine kulak veren kızın; mucizenin ta kendisi olan “aşk” sayesinde “öbür cinler”den intikam almaya bile gerek görmeyecek kadar çok ve güzel seven krala kucağını açmasıydı. “Ben uyucam” deyip karanlıklara saklanan kız ile, onun kapısından en derin siyahı bile gülen gözleriyle uzaklaşan kralın aşkıydı. Kral Ömer ile tatlı Defne’sinin aşkı.
Muhteşem, mükemmel, çarpıcı, olağanüstü, büyüleyici. Öyle değil mi, Ma Lord?
*****
Yazı devam ediyor...