● Ömer’in normal şartlarda Sevil Berberi ile karanlık Almandan İtalyana dönmeye daha alışık olan çalışma odasına rakı sofrasının da çok yakıştığını belirtmeden geçmeyeyim. Karanlık Alman İtalyana döner, sonra da hepsi tutup “Batsın bu dünya”ya döner tabii ya ne olacağdı, yiğidimler aslanımlar?

● Meğer bu güne kadar hikayesini izlemek için hususi çabalar sarf ettiğim –ve yine de pek başarılı olamadığım– Ayşegül’ün bu aşkın kilidini açacak kadın olması varmış kısmetimizde, vay be! (İso & Ayşegül aşkının değil ama, İso & Ömer –ay pardon–Defne & Ömer aşkının kilidini tabii!) İnsan sadece kendi başına gelince anlıyormuş öyle mi İso, imkansız gibi görünen koşullar altına kalbe söz geçmediğini... Öyle olması çok da şart değildi, ama olsundu madem İso. Geç olsun güç olmasın da demeyeceğim, İso, çünkü hem fazlasıyla geç hem de güç oldu; ve dal rüzgarı affeder ama kırılmıştır bir kere. 

● O rakı sofrasında belki daha önce hiç  duymadığımız bir şey duymadık. Ömer’in acısını da biliyorduk, Defne’ninkini de. Ama ben bunları dinlemeye yine de dayanamıyorum (iyi anlamda), içimde öyle iflah olmaz bir total yatıyor. Her bölüm biraz biraz beslediğiniz bu total içimde, çöllerde her gün anca bir avuç su bulup sürünen bahtsız bedeviye döndü. Lütfen bunlar sonunda Defne & Ömer’inkisi ile tamamlanacak uzuuuuuuuun bir hesaplaşma öyküsünün serim düğüm bölümleri olsun. (İso’nunkisi epey düğümlendiği için ona topyekûn düğüm bölümünü verebiliriz) Bunu istemekten vazgeçtiğimi sanıyordum, ama insan galiba hiç iflah olmuyor. 

● Rakı sofrasında hiç duymadığımız bir şey duymadık dedim ama, normalde kendisine pek rastlamadığımız Aşk Doktoru Ömer’i es geçmek olmaz aslında, özür. Birkaç saat önce Sinan’a da başka bir tonda da olsa benzer teşhisler koyan Ömer bende derhal alışkanlık yaptıysa demek, yadırgayamadım zaar! Aşk doktoru Ömer’i daha sık görmek isteriz yalnız. Hatta bana kalırsa, kendisi de daha sık görmek ister. O anlarda nasıl keyiften dört köşe olduğuna, nasıl içinden başka bir adam çıkarıp döktürdüğüne bakarsak, aşk doktorluğu yapmayı seviyor Ömer.  

● Daha çok görmek istediklerimize bakmışken, zaten sakat olan dizlerinin bağları Ömer’in sesini duyunca hepten çözülen Defne’yi de çok görmek istiyoruz biz. Hep seni düşünüyorum, ayaklarım yerden kesiliyor, nefes alamıyorum illa “kötü, pis, cıs” duygularmış gibi dile gelmesin. Su içerken ağzını zor bulan Defne hepsinden daha gerçek. Yerleri siliveririz nolcak, döksün saçsın hep. 

● Son not: Sinan’ın uykuya çekilmesinin akabinde, “senin de uykun gelmiştir” diyen Ömer’e “ben bu saatlerde uyumam” diyen Defne online mı? Bu, yatağa girer girmez tavuk gibi uyuduğunu söyleyen Defne geçen sezon sonu itibariyle offline oldu mu demek? O zaman sabahın köründe kahvaltı da edebilir bu Defne! Bence bir engel kalmadı. DİREKT EVLENİN! (Böylece daha rahat bir yatakta uyuyup boyun/bel fıtığı olmazsınız.) Hadi yapın bunu sizi Allah’ın manyakları, evet!


Diz dönmesiz, kalp ağrısız günlere...
Sağlıcakla, 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER