Bazen yaşadıklarının hiç üstünde
durmadan, konuşmadan olayları halledebiliyorlarken, sözcüklerle konuştukları
konularda birbirlerini yanlış anlıyor olmaları da, uzun zamandan sonra yan yana
olabilmişken bile ayrı durma başarısını(!) gösteren bu değişik çiftin bir başka
“değişikliği” aslında. Mesela Defne’ye, Ömer’in onca sözüne rağmen onunla veya
onsuz gücünden hiçbir şey kaybetmezmiş gibi gelmesini tuhaf buluyorum ben. “Mutlu muyum sanıyorsun Defne? Her şey çok mu
yolunda?” demişti halbuki Ömer ona. Adamın buzdolabında fareler cirit
atıyordu, açlıktan ölüyordu (Makarna hariç.) ve sen bin bir emekle sardığın pazı
sarmasını yedirmek için o kadar uğraştın, eline bir beslenme çantası
tutuşturmadığın kaldı Defne, unuttun mu? Sert ve dik bulduğun adam, sabah sana
attığı “Özledim.” mesajından sonra, esas özlediği İso’ymuş gibi direkt ona
gitti, arada kaldığını, İso’nun tepkisi yüzünden kendisine rahatça gelemediğini
söylediğinde sorunu çözmek için yeniden bir girişimde bulundu. Tabi sen sadece
çıkışlarındaki öfkeli adamla karşılaştın ama neticeden önce Hatice’yi; Ömer’in
yine de İso’nun yanına gitmiş olduğu gerçeğini de göz ardı etme bence.
Defne’nin Ömer’e dair sözlerinin
içeriğine çok fazla katılamasam da bu konuşmayı Pamir’le yapmasından da
rahatsızlık duymadım. Her şeyden önce o konuşmada başrol, konuşmanın ana konusu
Defne ve Ömer’di. Mesele, Pamir'le bir paylaşımda bulunmak değildi. Yanında o sırada Nihan veya mahalleden bir başka arkadaşı da
olsa Defne aynı konuşmayı yapacaktı. Çünkü “gereksiz gündem” olarak gördüğü,
telefonda kendisine aşk hayatını izah ettiğinde mimikleriyle “Ne manaağ?”
diyerek dinlediği Pamir, orada ona arkadaşlık vurgusunda bulundu. Sahiden de Defne’yi
dinlerken ona arkadaşça yaklaştı. Enteresan bir kişilik aslında, klasik üçüncü
karakterler gibi değil. Normal şartlarda bu kavgayı Pamir’in daha çok
köpürtmesini, Ömer’i biraz karalamasını beklersiniz.
Sürpriiiiz!
Halbuki o, “Buna Defne karar
vermeli!” dedikten sonra, Defne kararını verdiğini söyleyince efendice geri
çekilmesini bildi. O andan itibaren Defne’yle herhangi bir teması da olmadı.
Bir tek gerçekten iş konuşmak için aradı ve sesinin kötü geldiğini duyunca
gerçekten merak etti. Oraya Defne’nin aklını çelmek için gitmediği çok açıktı
ve tartışmayı da olayların dışında bir kişilik olarak yorumladı.
Aslında, her seferinde çayına
özenle kattığı süt miktarını görmekten gerçekten çok sıkıldığım Pamir’in (Anladık adam İngiliz!), Defne’yle Ömer’in arasına girmesi klişesi yerine, tepkilerinin dozu biraz
yüksek de olsa, gerçekçi bir şekilde tepki veren İso’nun girmesi daha
yerindeydi. Pamir’in bu çatışmada hiç rolünün olmamasını, hatta Defne konusunda
geri çekilmiş olmasını da sevdim. Son anda Ömer’in karşısına çıkarkenki
bakışları, ona karşı savaşına devam edeceğini gösteriyordu, zaten o amaçlı
çıktı kapının önüne. Ama bu hamlesi ters tepti, Ömer’in gözlerinin açılmasına
vesile oldu.
Bölümün bütününe baktığımızda
bölük pörçük anlardan oluşuyordu, daha doğrusu bu kopukluk yüzünden
oluşamıyordu. Tuhaf bir kurgu tercihi yüzünden çekirge gibi pat orada pat
buradaydık. Ancak biraz kafa göz yararak ve mevzuyu dağıtarak da olsa Ömer’in
önü açıldı resmen şu an, artık Pamir’in manipülasyonlarına gelmeyecek, kendi
oyununu kuracak. Rahatlayan ve bu sefer her şeyin farkında olan Ömer’e ulaşma
çabası nedeniyle bu bölümdeki kopuklukları tolere ediyorum. Ben siparişimi verdim,
gelmesini bekliyorum.
*Yeni Türkü, Nerelere gideyim?