Sap gibi kalan Pamirikolar....
Söylemekten çekinmeyeceğim ve asla bıkmayacağım: Pamir Marden, sen muhteşem bir detaysın. Her geçen hafta, bu hikayeye ne kadar yakıştığını düşünüyor ve sana gülümsüyorum. Herkesin yapmacık samimiyetlerini alıp gururla sundukları dünyada sizin aile fertleri ne kadar şanslı! Karşındakinin yalan söylediğini fark ettiği halde –muş gibi yapanlardan olmaman takdire şayan. Fakat ibre döndüğünde senden iyi niyet beklemek abes kaçacak. İşte bu nedenle Neriman’ın oyunun kurallarını belirlemeye kalkışması seni sinirlendirir. Ortada bir oyun kurucu var ise, o senden başka biri olamaz, olabilemez! Ancak kabul ediyorum Sir, kitabı yedeklemek gerçekten zekiceydi. Tez vakitte kokusunun çıkması dileğimi şuracığa bırakayım.

Ancak sen de fark etmişsindir ki, bizim gezegende metaforlar havada uçuşuyor. Mesela, bin kişinin istediği şey bazen bir kız, bazen de bir bina olabiliyor. Ve çok değil birkaç hafta önce ettiğin cümleler, yön değiştirip seni terletebilir. Ve yine anladığın üzere, senin muhteşem bir detay olduğun evrende, Ömer İplikçi konunun ta kendisi oluyor.  O nedenle sen bir şey yapmadan bana geldi diye düşünürken, bir bakarsın ki sadece asıl varılacak noktaya açılan kapı olmuşsun. Aman üşütme kendini.

Kısa kısa...

Yanında susabildiğimiz insanların ne denli değerli olduklarını bilir misiniz? Korkmayın, tabii ki Defne ve Ömer’in susma sorunsalını kastetmiyorum. “Hiç konuşmadan oturalım, böyle sessiz sessiz.” diyen İso’dan bahsedeceğim. Kendisini ihmal etmiştim biraz, ancak buzları eritme yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Zira kendisi gözyaşı döken dostlarına omuz olma konusundaki başarısını kanıtlamış,  sırasını savmış bulunmakta. O nedenle yine ağlar, yine üzülür diye korktuğu Defne’sine omuz olmayı beklerken kendi bir omuza ihtiyaç duydu.  Ayşegül’ün evli olmasına mı daha çok içerledi yoksa mutsuz bir evliliğinin olmasına mı, inanın emin değilim. Çünkü İso bu.. Sevdiklerinin acı çekmesi, mutsuz olması onun kırmızı çizgisi. İnanın eğer Ayşegül’ün mutlu olduğunu olduğunu bilecek olsaydı, başka kollara sarılmasını bile kutlardı. Öyle kocaman öyle sıcacık bir kalbi var.

Gözünden hiçbir şey kaçmayan(!), zeka küpü Aytekin beni çok güldürüyor. Hatta Defne’den ziyade Ömer ile olan sahnelerini kıkırdayarak izliyorum. Temennim en kısa zamanda, tavşan kardeş ve koca ayı masalını dinlemesi.

Feryal, bu hikayenin başına gelen en güzel şeylerden biri. Bu izleyici, “Maşallah saat 10.” repliğini duyduğunda mutlu anılara gömülüyorsa, sebebi koca yürekli Feryal’dir. Her ne kadar Passonis’in felaket anlarında belirse de, arayı çok açmaması bu haftanın temennisi olsun.

Eğer kurallardan yola çıktıysak ve önüne gelen kuralları belirleyebiliyorsa, benim de naçizane birkaç isteğim olacak.
Kural 1, Defne’yi bu özgüvenli, kararlı ruh halinden çıkarmıyoruz.  Diyaloglar, restleşmelere aynen devam.
Kural 2, son dakika gollerini böyle tam yerine atmaya devam ediyoruz.
Kural 3, en kısa zamanda haki gömlek giyen Ömer Beylere ve mutluluktan nefesi kesilen Defne Hanımlara şahane bir an yaşatıyoruz.

Bizim gezegende işler böyle.. 
Nice şahane anlara..
Sevgi ile.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER