Allah'ım, neden bütün cinsler beni buluyor?
Üstelik Pamir’in manipülasyon kabiliyeti çok yüksek; geçen hafta bu manipülasyon yeteneğini Ömer’in bile üstünde kullandı ve onu Defne’ye doğru aceleyle bir adım atmak konusunda itekleyerek hataya sürükledi. Ayrıca abuk olan durumları normalmiş gibi yansıtıp, esas normal karşılamayanları anormalleştirerek ofsayda düşürmeyi de iyi beceriyor. Hele ki ofsayda düşen kişi de bizim safoz kızımız gibi çokça iyi niyetli olursa durumu normal olarak bile kabullenebiliyor. Hatırlarsanız aynı taktiği, kursta çizdiği ayakkabıyı kendisine satması konusunda Tramba da uygulamıştı. Karşısında “Aşk olsun, bunda ne kötülük var?” diyerek üstü çıkıldığı zaman, Defne kendi “kötü niyetli” düşüncesi yüzünden kendini suçlar ve hatta özür dileme çabasına girer. Defne’nin insanlara karşı bu temiz ve “su gibi” bakışını çözen Pamir de kızı hassas yerinden vurdu ve teklif ettiği iddiayı ona normalleştirerek sundu. Pamir’le Londra’ya gitmek gibi bir düşüncesi asla olmayan Defne'nin, söz konusu Ömer olunca, kendinden önce sevdiğini koruma içgüdüsü devreye girdi ve sonucunda Defne Ömer’e güvenini ortaya koydu. Tıpkı Gallo ile girdiği iddia gibi, Ömer’i sınamak için değil, ona güvenini yansıtmak için bir vesile oldu bu iş. Aynı şeyi Seda veya Aytekin yapsa da benzer tepkiyi ve cevabı verirdi.

Aşkla değişmek, “ehlileşmek” en bi’ çok sevdiklerimdendir, onu da masanın en güzel köşesine koy Sebastian! Aşık olduğumuz kişinin yanında nasıl olduğumuzu tahlil edebilmemiz için biraz daha olayların dışına çıkıp bakmamız gerekiyor. Dışımızda olup bitenlere bile tarafsız bir şekilde bakamazken içimizdekilere nasıl kolaylıkla tarafsızca yaklaşabiliriz ki? Ömer bunu başardı, İtalya’da geçirdiği süreçte kendinin ve yaşadıklarının analizini yaptı. Daha uzaktan bakınca kendi üstündeki Defne etkisini, onun rengine bulandığını ve ortaya çıkan sonucun herkes için daha iyi bir adam olduğunu daha net anladı. Olduğu yerde, aşkı, hataları ve pişmanlığıyla daha acılı bir süreç geçiren Defne’nin değerlendirmesiyse biraz daha çetrefilli oldu.


Ev kedisi olmak da güzelmiş...^^

Asimile olmak konusunda Ömer’i suçlamadı, "Asimile ediyorsun!" demedi, “Ben oluyorum!” dedi. Defne onun sevdiği her şeyi sevmek isterken Ömer’den gelen bir talep doğrultusunda yapmadı bunları. Ömer’in herhangi bir yönlendirmesi de yoktu. Ama öte yandan o da gayet insancıl bir tutumla, sık sık terk edilen bir kedi yavrusu misali kendini Ömer’e daha çok sevdirmek istedi. Aynı şeylerden zevk alırlarsa, aynı dili konuşurlarsa daha sağlam bir ilişkileri olacağını düşündü. Ve şimdi tüm bu saçma düşüncelerine, Ömer'e hâlâ kızgınken bile karşı koyamayışına sinir oluyor. Öfkesi Ömer’e değil, gene kendine. Yüreğinin şefkat dolu tarafı kendi işlerini aksatma pahasına sırf Ömer istedi diye hiçbir şey yapmadan onun yanında biblo gibi oturmaktan memnun. Ama kırık tarafı bunu daha önce defalarca yapmasına rağmen Ömer’in gidişine engel olamadığını fısıldıyor. O kırgınlığını bir onarabilse, aslında eskiden bundan rahatsız olmadığını o da hatırlayacak. Ki Ömer’e o kadar kızgın İso bile, belki de Ömer'in yanındaki Defne’nin gerçek Defne olduğu ihtimalini onun aklına soktu. İşin en güzel tarafı ise “Ömer bitti!” demelere doyamayan Defne’nin aşık olduğunu yüksek sesle dillendirmesiydi.

Ağır çekim verilen yürüyüşler, yemek yemeler ve aşure hazırlama seanslarıyla rendelenen ruhumu, izleyicinin sesi olan enerjik ve espritüel Nihan ile anneliği ve içinde filizlenen hisler arasında bocalayıp yine de liseli genç kızmış gibi panikle hatalar yapan Seda onardı. Hem de kolonyaya, rezeneye ihtiyaç duymadan, tamamen kendi doğal ve de tatlı enerjileriyle. Onları da koyalım sevilenlerin arasına. Tabi bir de hadsizliğinin yerini tatlı patavatsızlıklar alan Derya’yı da alsınlar yanlarına.

"Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu”
*

Hem sevdiklerimi hem sevmediklerimi ha babam koydum durdum ve bizim masa da sağlam çıktı. Eh madem öyle, masayı Ömer’e gönderelim, çarpsın Vani midir, vanilya mıdır onun suratına! Adam da (Adamdır değil mi?) öğrensin Ömer iplikçi asla çalıntı ayakkabı üretmez ve biz de asla bu hikayeden vazgeçmeyiz.

*Edip Cansever, Masa da masaymış ha
**MFÖ, Ali Desidero
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER