Dostlukları Ortadoğu ve Balkanların bir numaralı kankalığı nişanesini taşıyor bile olsa, İso’ciğin Defo’ciğe “kriz” anında çıkardığı destek kuvvetinin hızına erdirilebilecek akıl sır bende bulunamamakta. 404 Not Found. Işınlanmlayı keşfettiysen İsmail bilelim, sen kalıpçılığı hobi olarak yine yap. Yok, diyorsan ki “düşene bir de sen mi vuruyorsun Virgociğim, alacağın olsun” o zaman benim için Defne’ye bir sormak ister misin? Orada takriben 10-15 dakika ne yapmışlar? Biz bakmıyorken, ben diyeyim gözlerin siz deyin dudakların birbirlerine evrenin sırrını bile fısıldamış olmadıkları ne malum? Çünkü hemen ertesi sabah, “az önce bir tabak Defne-made pazı sarması götürmüş Ömer qeyfi” kıvamındaki bir neş’eyle “Passionis ile ilişiğini kesiyorsun...! Şu Pamir konusunu da artık bi kapa!” diye buyuran Ömer beyleri görünce ben bu son yazdığıma neredeyse ihtimal verecek vaziyete geliyorum da...? Hani adam nasıl bir “asimilasyon” gördüyse o 10-15 birimlik (artık saniye mi dakika mı size bırakıyorum) zaman diliminde, Defne topraklarından İplikçi krallığına koşulsuz teslimiyet talep edebiliyor, bütün tatlılığıyla. Şu noktada benim için biraz zor ama nüktedanlığı bir kenara bırakarak bir kez de ciddi ciddi soruyorum: Görmediğimiz bir şey mi yaşadınız? Hatta o yaşadığınız, haftalardır yolunu gözlediğim hesaplaşma mıydı? “Keşke öyle olsa da, ‘ayhhh ben neden göremedim Allahım ne büyük acılar!’ diye dizlerimi dövsem!” desem, inanır mısınız? İnanın inanın. Çünkü en azından o durumda yaralı kral İplikçi’nin “böyle buyurdu Zerdüşt” tavrına bir anlam verebiliyor olurdum.

Anlam verebilmeyi arzu ettiğim bir diğer detay da kendisini İz ve Fikret’ten sonra bu kez de Pamir’le Ömer üzerinden bir iddiaya girmiş bulan Defne olabilir mi müsaadenizle? Ya da anlam verme hakkımı burada kullanmayayım, zira bu durumun anlaşılabilecek bir tarafı olduğu şüphe götürür... Anladığım tek şey şu ki Defne Ömer’e o kadar sağlam ve sarsılmaz bir inanç duyuyor ki, kaybetmeyeceğini bildiği bu iddianın saçmalığını, neresinden tutsa elinde kalacağını bir durup düşünmüyor bile. Çünkü birazcık düşünse, “ne münasebet ben sizinle Londra’ya neden geleyim?!” diye tavrını koymayı aklına getirebilir. “Bi çarpışan arabaya bindik diye travel-buddy mi olacağız?” diyebilir, örneğin? Hatta hiç biri diyemiyorsa bile; “senin İngiltere vizesi nasıl meşakkatli çıkıyor haberi yok herhalde” diye sorabilir, çünki maksat Pamir’e manevra alanı bırakmamak!

Niyetim konuya Defne veya Ömer tarafından yaklaşmak değil. Bir süredir bu konuda bir “taraf” olmamak için gösterdiğim direnci son zamanlarda başka ne için gösterdim açıkçası bilemiyorum. Neyse ki bu hafta elim rahat, zira elimde ne kadar anlayamadığım Ömer varsa o kadar da anlayamadığım Defne var. Üstelik düşünün, ana hikaye Defne & Ömer bile değil! Ana hikaye, geçen haftanın “eskisi gibi” etiketine gözümüzü yollarda bırakıp bekletmeden hemencecik bir kez daha batmanın eşiğine gelerek en iyi uyumu gösteren Kiralık Aşk öğesi Passionis!

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER