Zuzu kardeşliğine daha fazla ihanet etme İrem!
İki güzel arkadaş dedik. Zuzu kardeşliği dedik. Babasından görmediği sevgi dedik. Ama bu kadarı da fazla be İrem. İnatla, ısrarla Yiğit hayranlığın devam ediyor. Sakın savunma bana kendini. Çünkü reddedildi, reddedildi, reddedildi. Sporun bitiyor. Yiğit geliyor ve sen HAYIR demeyip tekrar spor yapıyorsun. Olmayacak, olmamalı, olamaz. Bunu kardeşim dediğin Deniz’e yapamazsın. Nasıl severim seni? Meriç’e geri dönmeye çalıştığın için mi? Yiğit’in peşinden koşarken ayakkabının azizliğine uğrayıp vazgeçtiğin için mi? Artık her şeyi söyleyeceğim; ama Yiğit hasta olmuş cınım! Dediğin için mi? Hepsi bahane, hepsi yalan dolan. Sen Deniz’e, Yiğit’e, bana yanlış yaptın. Bu zamana kadar ha bu gün ha yarın dedim. Resmi yırtıp atmadın. Yiğit’i arayıp öğle yemeğinde gerçekleri söylemedin. Sus, konuşma. Söyleyebilirdin… Sızlanma, ağlama, yalvarma. Yapabilme imkânın varken yapmadın. Spor salonuna gitmeyecektin. İşte o zaman “Bravo İrem.” der, senin tarafında olabilirdim. Arkadaşına ihanet ettin. Bence bedel ödemelisin. Üstelik Tuna’yı da kullandın. Şükürler olsun Yiğit ve Tuna karşılaşmadı. Yoksa işleri bambaşka boyuta sürükleyebilirdin. Düzelmezsen gözüm görmesin seni. Çünkü zuzu kardeşliğine ihanet ettin.

Ve sen soğuk adam…

Herkes gibi benim de soğuk bulduğum adam Yiğit. Kutuplarda yaşayanlar daha sıcakkanlılardır. (Öyledir herhalde.) Bir insan bu kadar değişiklik gösterebilir mi sahiden? Koca bölüm içerisinde sadece ve sadece tek yerde beni şaşırttı. Deniz’i ofisindeki dolap içinde yakaladığında. Çünkü şirketin ömrünün az kaldığını, düzeltilmezse sıkıntı olacağını Deniz Aslan duydu. (O kadar İngilizcesi var, taam mı?^^) Ve Yiğit Balcı “Bunun ikisinin arasında kalmasını istedi.” Keşke sürekli o ses tonuyla dolaşsaydı ofiste. Keşke hep o kadar sevimli olsa ofiste. Keşke hayat bayram olsa… Hopppp nereye geldim.^^


"Al al bunu ye, peşine de beni ye." By Deniz

Sadece Deniz’e bağırarak konuşsa stajyer olduğundan derim. İrem hariç herkese aynı ses tonu. Pardon Pırıl’ı es geçmemeyeyim. Zaten İrem’le spor salonundan çıkıp duş almadan eve gittiğinizi de gördü ya bu gözler “Iyyyyy.” dedim. Bir de Bay Kusursuz der kendine. Pabucumun müdürü. Sesin de cırtlak Yiğit. Ahhh sen bir düş Deniz’in eline, işte o zamanları bekliyorum. Bir dakika bir dakika. TuDen’i beraber yemek yerken nasıl oldun? Oh olsun sana. Gerçi o zaman konu yine sendin. Sarhoş haliyle Deniz’in gerçekleri itiraf etmesinden bahsediyorlardı; ama sen onları yakın gördün ya bana yeter.


Dizide en sevdiğim 2. mekan

GoFlamingo’dan bahsetmez miyim?

Acı bir gerçeği paylaşmam gerek. Asena Hanım’ı aradı bu gözler. “O la la.” diye seslenseydi ya beş saniye de olsa. “Stajyer tarzın olmamış.” da diyebilirdi. İstemeden de olsa Buket’i eken Cemal sahnesi iyiydi. İlk bölümden itibaren bir eksiği olan Buket’i daha güzel gördüm. (1 aylık ara yaramış.) Neşe Hanım başka bir tarz o ofiste. Bizim kahramanımız olan Gazi, Deniz sayesinde Neşe Hanım’ın da kahramanı oldu. Buradan daha neler çıkar neler. Beklentiler yüksek. Şu 3 şeker kıza da bir şey yapsak. Tuna’ya nasıl âşık olmuyorlar mesela? Ya da bu reklama gelen müşteri yok mu? Ayyyy yoksa bu kızlar aynı evde kalıyor da başka arkadaşları da mı yok! Beni şoka sokup, kalp krizi geçirttirmeyin. Ela & Eda & Vera’nın da bir hikâyesi olsun. Gıybet üçlüsü olsunlar. Buket’e takılsınlar. Deniz’le uğraşsınlar. Ama bir şeyler olsun.

Bölümün en çok alkışını dizinin yönetmeni Yusuf Pirhasan’a gönderiyorum. Dizi izlerken film tadını almak böyle olsa gerek. Hele o yağmur sahnesi neydi öyle. Çekim yönü, çekim açısı, oyunculuklar zaten başka boyut. Ve tüm bilmediğim teknik detaylar için emeğinize sağlık. Bomba gibi 6. bölümü dört gözle bekliyorum. Yağmur sahnesini de şuracığa bırakıyorum.

Sevgiler…


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER