Biz
insanlar sabır(sızlık) konusunda dünyadaki tüm canlı varlıklardan çok
farklıyız. Belgesellerde izlemiyor musunuz: Aslanlar, kaplanlar avları için
saatlerce sıcakta, pusuda, sessiz sedasız bekliyorlar. Doğru zaman geldiğinde ise tüm
güçleriyle koşmaya başlıyorlar. Dördüncü bölüm itibariyle Gülümse Yeter’in hikayesini de pusuda yatan avcının doğru zamanda harekete geçtiği ana benzettim. Artık koşuyoruz, zıplıyoruz, daha hızlı, en hızlı. Çünkü kazanmak
kalp kalp kalp.
***
Birisini
ya da birilerini anlamak için onlara nasıl bakmak gerekir, hiç düşündünüz mü?
Karşımdaki anlayamadığım zaman aklıma hep bu soru gelir: Benim bu insanı
anlamam için ona nasıl bakmam gerekir? Akıl gözümle mi yoksa kalp gözümle mi? Yoksa
kişisel gelişim tarihinin en kült, en klişe yöntemiyle mi? Empatiden
bahsediyorum tabii ki.
Gülümse Yeter’in dördüncü bölümünü izlerken Yasemin ve
Gül için empati yapmaya çalıştım. Şimdi sonuçları veriyorum: Yasemin için
başarılı sonuçlar elde ettiğimi düşünüyorum. Ama Gül de durum pek parlak değil.
Mademki bölümün etiketi #İtirafEt’ti ben de itiraf edeyim: Yasemin’i anlamak ve
hatta dışlamak için çok geç kalmışım. Gül’ü sevmek için ise çok erken davranmışım,
ne yazık ki…
Arkalarından bakakalmak, arkaya bakmadan gitmek...
İlk
dakikadan itibaren Gül’ü aklı başında, güçlü biri olarak düşünmüştüm. Hala öyle
düşünüyorum ama biraz eksikle. Keşke bencilliğini de katsaymışım. Zira ailesi
bu haldeyken Kemal’e yürümesini yadırgadım. Ayrıca, Gül’ün Kemal’e, hayatında
olanları anlatma konusundaki kararsızlığını anlamış değilim. İlk önce durumu gizlemek istemesi aklıma şu sözü getirdi: Bir kere yapan, her zaman yapar. Demek ki böyle bir eğilimi var.
Yasemin’in
Sarp’ı “keklemesinin” altında ise, Yasemin’in yüreğinde ve hayatında ne kadar
büyük boşluklar olduğunu görmemi sağladı. Mevcut durumda onu anlayabilecek,
tutunacak tek dalı olan Sarp’ı kandırmasını… Nasıl desem?... Yadırgamadım. O kadar
karmaşanın içinde Sarp’ın attığı iki-üç mesajla mutlu olmuş, çok mu?
Mesaj enerjisiyle çalışmak... Bir mesajın hayatı değiştirmesi
Şimdi
diyebilirsiniz ki Yasemin’e başka taksimetre açıyorsun, Gül’e başka. Açıklayayım:
Zihnimde, hikâye içinde güçlü ve dik durup, ortalığı toparlaması gereken kişiyi
Gül olarak kodladım. Yasemin, çok tecrübesiz. Gül bile ailesini toparlayacağına
Kemalcilik yaparsa oooooo, işimiz var!
Yasemin’in
kalbi Sarp’a akıyor resmen. Ok yaydan çıkmadı ama yakındır. Yasemin, yaralarını
Sarp ile kapatmak istiyor ve daha küçük bir çocuk bir kız olan Yasemin, Sarp
ile büyüyecek, güçlenecek. Yürek ne istiyorsa iki katı!
Üzülmesen ya?! Yasemin
için yalnız olmak üzücü bir durum; Gül için ise ürkütücü. Gül, yalnızlıktan
nasıl ürküyorsa daha dün bir, bugün iki kendini Kemal’in kollarına attı. Gül’ün
hayatında olup bitenleri Kemal’e gecikmeli de olsa söylemesi, eyvallah ama
Kemal, benim için hala gizemli. İzmir’den gelmiş de vesaire vesaire. Selam sana
Sarı Çizmeli Kemal Ağa! Canısı, sen Gül’ü, Gül’ün ağzıdan öğrenmek istiyorsun
da, seni kimden öğreneceğiz?
Yazı devam ediyor...