Bölüm etiketimiz
"gitme" diyordu bize sol köşeden… Gidecek olan kişi Eylül, ona
gitmemesini söyleyen kişi Enver. Ama Eylül gitmeye kararlı. Demek ki onu
durdurabilmek için bir başkasının "gitme" demesi gerekiyor…
Enver, Eylül'ün
gitmemesini istiyor. Kardeşini özleyecek elbette, ama aynı zamanda, onun
kaçmasını değil, mücadele etmesini istediği için de kalması gerektiğini
düşünüyor. Ama Enver, Murat ya da Naz gibi dayatmacı ve anlayışsız biri değil,
baskı yapmıyor kardeşine.
Eylül gitmek
istiyor, çünkü kalmak için bir sebebi yok. Enver'in ona ihtiyacı yok yürüdüğü
yolda, Ali Nejat ise bir başka yolun başında. Eylül için umut yok. Ve
anladığımız kadarıyla Eylül, "kalede kaleci var diye şut çekmeyelim mi
yani?" diye düşünenlerden değil. Gitmek istiyor, çünkü yıllar boyu
sevmekten bir an olsun vazgeçmediği adamı başka biriyle görmeye, onu böyle
görürken gülümsemeye devam etmeye gücü yok. Bununla -ya da bunun için- mücadele etmeye de…
Mevzu aşk olunca,
cümlede de 'mücadele' sözcüğü geçince ve bütün bunlar bir yerli dizinin konusu
olunca ister istemez entrika ihtimalleri doğuyor aklımıza. Ama Eylül bunu
yapmayacak. Ona mücadeleyi salık veren Enver de entrika çevirmeyecek üstelik.
Onlar kendi yollarında doğruca yürürken yanlış olanlar çekilecekler yoldan ve
onların yolu kesişecek sevdikleri ile. Bizim bu hikâyeden beklentimiz de tam
olarak bu.
Eylül gidiyor, aşkı
yüreğinde. Yüreğindeki aşkı bir kenara bırakmayı hiç düşünmediği için aşkının
sembolünü bırakıyor ardında. Barış'ın mezarına bıraktığı o kolye Ali Nejat'ı
sık sık görecek ve bunu gören kuşlar haber uçuracaklar Eylül'e, Eylül'ün yüreğine
bahar gelecek yeniden… "Seni sevmekten hiç vazgeçmeyeceğim" demenin
ne hoş, ne ince bir yoludur bu!
Kıyaslamalar
demiştim ya… Ali Nejat Naz'la tartıştıkça Eylül'ü hatırladı, kıyasladı onları.
Ve "hadi gidelim" diye direten Naz'a karşı, Eylül'e kocaman bir
"GİTME" demek için düştü yollara. Biz o büyülü sözcüğü -büyülü, çünkü
ardındaki suskunluk, "ben de seni sevmekten vazgeçmeyeceğim" anlamına
gelecek- bu bölümde duyamadık ama, Ali Nejat'ın havaalanının her bir köşesinde
yılmadan dolaşan gözlerinden okuduk defalarca… Gitme Eylül, başka bir dünya
yok!