Emir’e ise şimdiden geçmiş olsun
diyorum. Yeni sezonun ilk bölümünün takriben 20.dakikasında ameliyattan çıkar,
hayati tehlikeyi atlatmış olur. Çünkü o bizim bel kemiğimiz, itici gücümüz.
Kötü bir karakter, yaptığı bir sürü kötülük de var ve ben bunları yok saymıyorum,
ama her şeye rağmen seviyorum yine de Emir’i. Ne kadar uç bir karakter olsa da
onda beni ona inandıran bir şeyler var. Nihan’a çok yanlış bir biçimde aşık
olsa da, onun defalarca mutsuz olmasına yol açsa da, her defasında yinelediğim o
içindeki küçük oğlan çocuğunun varlığını seviyorum. Bu nedenle tüm
kötücüllüğüne karşın o bebeğe kıyamayacağını da biliyordum içten içe. Aslında
bebek umurunda değildi, onun odak noktası her zaman Nihan. Biliyorum ki yeri
geldiğinde o bebeği Nihan’a karşı bir koz olarak kullanacak, ona bir zarar
geleceği korkusu Nihan’ın elini kolunu bağlayacak. Ama olsun!
“Hatalar, yeminler, bitişler, başlangıçlar…”* Nihan ile Kemal’in
arasına aynı anda hem yeni başlayan bir hayat hem de sona eren başka bir hayat
girdi. Kemal ve Nihan’ın hüsranla sonuçlanan kaçışlarından sonra Nihan’ın hamile
olma ihtimalini hepimiz düşünmüştük zaten. Ben bu konuda kararsızdım aslında,
canı gönülden istediğimi söyleyemem. Her şeyden önce Kemal’in bebeğinin
Kozcuoğlu soyadını taşıyacak olması büyük haksızlık. Yine de bu bebek Nihan’ın
çok düz giden hayatını keskin bir viraja soktu. Bu viraj, Nihan’ı değiştirip
Kemal’le ilişkisine yeni bir ivme katacaktır.
Öte yandan klişe is coming!
Ozan’ın intiharına(!) Kemal’in sebep olmasından(!) ötürü Nihan bu bebeği
saklayacak illa ki. Bu sebebiyet verme düşüncesi geçmeden herhangi bir zaman onlara ilaç olamaz ama bir umut, bir “mucize” ne kadar saklanabilir ki?
Kemal’in, bir bayram gününü hatırlayarak aldığı o kız bebeği kıyafetleri yerini
bulacak mutlaka. Belki birkaç aylık bir zaman atlaması olabilir önümüzde ama
durumun ok dallanıp budaklanmayacağını ümit ediyorum.
Canım kızım...^^
Yalnız bu kadar dram, bu kadar
acı ve ölüm bana fazla. Nihan bağıra bağıra “Kardeşim senin yüzünden kendini
öldürdü.” diye Kemal’in üstüne gittikçe ben de oturduğum koltukla beraber bir
geri geri çekildim. Sanki benim üstüme geliyormuş gibiydi, öylesine inandırıcı
ve can acıtıcı... Sezon finali diye biraz toleranslı davranıyorum ama gelecek
sezon bu doğrultuda ilerlerse yüreğim kaldırmaz.
Tufan’ın durumuna çok üzülüyorum.
Sevdiğin insanın gözünün önünde bir başkasıyla mutlu olduğunu görmekten daha
acı bir şey varsa o da; sevdiğin insanın, bir başkasının yanında bile bile
mutsuz olduğunu görmek olsa gerek. Tufan’ın durumu da tam olarak bu. Tufan
açısından şundan eminim ki; Kemal Asu’yu gerçekten sevse ve sahiden mutlu
olsalar, Tufan kalbine hançerler saplansa da Asu adına sevinir hiç değilse. Ama
“Sevdiğin kadar sevilmeyeceksin.” tespiti son derece yerinde. Asu’nun tutunduğu
“Benim sevgim ikimize de yeter.” saçmalığını cidden anlamıyorum. Pazardan
alınan iki kilo elma mı bu bahsettiğimiz şey ki iki taraf arasında eşit olarak
paylaşılması mümkün olsun? Böyle gönül doyar mı?
Yaşanan kayıplardan beni en az
etkileyen ise Hakkı Bey oldu. Belki zaten ölümü yakın olduğundan, belki de son
zamanlarda gösterdiği karakter değişiminden ötürü etkilenemedim maalesef. Ben
Galip Bey’le hesaplaşmasının da daha görkemli olmasını bekliyordum. Sonuçta
ortada yılların kini vardı ve bu konuda hayal kırıklığına uğradım. Yine de Allah rahmet eylesin Hakkı Alacahan.
Bu sezondan ileriye bir tek
Asu’nun sırrını taşıdık, onun dışında bütün sırlar ortalığa açıldı, hesaplar
görüldü, bir dönem kapandı. Kendi adıma çok teşekkür ederim sana Kara Sevda,
git ve hak ettiğin gibi güzel bir tatil yap, dinlen. Eteğinden döktüğün
taşların yerine yenilerini topla deniz kenarından. Yeni sezonda görüşürüz…
*Sertab Erener, Aşk ölmez biz
ölürüz