Kafa bırakmayanlar:
•Sude’ye sorduğu akılla, var bile olmayan bir durum için yatağı yorganı yatan Sinan. “Kendi kendini doğrulayan kehanet” senin başlattığın türden bir şey işte. Belki itersin böylelikle Yasemin’i İsmail’in kollarına. Belki olmayıp kesin olan tek şey ise; sivri zeka arkadaşınla neredeyse aynı kelimelerle birbirinizi tekrarladıkça, gözümde ne kadar ciddiye bile alınamayacak kadar tirajikomik birer aptala dönüştüğünüz. Aslında sana teşekkür etmem gerekiyor, çünkü sayende ağlanacak hale gülmek mümkün oldu.
•“Keşke bizden uzakta yaşasalar da mutlu olsalar, ama hayat araya giriyor” demeye başlayan Neriman. Orta sınıf mahcubiyetini henüz kaybetmediğin gençlik yıllarında ismin Hayat mıydı yoksa? Neriman’ı cemiyet dergilerinin sayfalarına daha uygun buluverdiysen demek… ama Hayat’a söyle, çıksın aradan madem o zaman?
•Amcası ile konuşurken, dedesi için “haklı da bunu yapma tarzı!” diyen; amcayı bu konuda “anlayıp”, yengenin de “huyuna veren” Ömer. Neyse bişi demiyorum. Anlayacaksın nasılsa.
Selametle!