Bir kadın, bir erkek, bir elma...
Her bölüm biraz daha ilginç olmaya başladı. Sanırım bu sezon başlayan diziler içinde Fargo'dan sonra en çok ilgimi çeken The Leftovers olacak. Bölüme iki standart Amerikalı memurun elma ısırıkları eşliğinde başladık. Bir kadın, bir erkek, bir de elma! Size ne hatırlatıyor? İlk bölümde de söylediğim gibi bu dizinin her anında bir gönderme var. İzlerken hapşırsanız, çok şey kaçırmış olacaksınız. Dua edelim, sadece 50 dakika sürüyor aksi halde beyninizin yanması an meselesi.

Elmayı dişleyerek sohbetleşen iki durağan memurun konuşması Wayne Henry Gilcrest, Jr., nam-ı diğer Holy Wayne'in (Paterson Joseph) yakalanması kararıyla sona erdi. Saniyeler içinde, -Wayne hakkında ilginç bilgiler edinirken bile sıkıcı ilerleyen- konuşma, yerini canhıraş bir baskına bıraktı. En baştaki elmalı metafor yerine ulaştı. Tanrı'nın yarattıkları, cennetten kovulanlar yine ve pervasızca can aldılar.

Christine rolünü Annie Q., oynuyor.

Baskında amaç Wayne'i yakalamaktı. Ancak -kendi tabirleriyle- 'üç-beş götü boklu Kolej öğrencisi müridi de' çatır çatır öldürdüler. O kadar sert bir baskındı anlayacağınız. Wayne'in kıymetlisi, Tom'un da inceden kesik olduğu Asyalı taze Christine baskından kaçarken peşinden gelen bir özel time yakalandı. Tom belki de ilk kez birini öldürdü, kızı kurtardı. İlk kez tetiğe asıldığı titreyen ellerinden belliydi. Çok etkileyici bir sahneydi.. İlk bölüm gibi bu bölümü de Peter Berg çekmiş. Şahsen kurguladığı aksiyon sahnelerinin de hastasıyım. Belirteyim.

Neticede becerikli Tom, kızı o cehennemden çıkardı. Ne de olsa Wayne Baba'ya söz vermişti. Gergin bir jenerik önü açılışından (cold open) sonra Kevin'in, kızının arkadaşı ergen ama taş Aimee (Emily Meade) ve Dean'den mamul, sonu ateşli biten imtihanına bağlandık. Kevin, o kabusun gerçekle bağına dayanamamış olmalı ki kendini psikiyatristine dar attı. Ne Dean, ne rüyada yanan ayakları ve gerçekten yanan komşunun çiti darlamadı Kevin'i, tek derdi rüyasında Aimee'nin de olmasıydı. At fav'a bekle..

Hâlâ fırsat varken pancake ye Balım..

Meg (Liv Tyler) de karar verme aşamasında iki ileri, bir geri mehteran fazda dolanıyor ortalıkta. 'Suskunlar Tarikatı'na katılacak mı, katılmayacak mı? Yerinde olsam koşarak alışverşe gider bütün stresimi atardım. The Leftovers'ın en büyük ironisi, bize iki bölümdür ağırlıklı olarak konuşmayan kadınların hikâyesini anlatmaya çalışmasıdır. Kadın ve Sessizlik Yemini başlı başına bir büyük çatışma değil mi kendi içinde? Biliyorsunuz Meg'in tarikat yareni, ustası, eşlikçisi Laurie yani Kevin'in karısı. Laurie sabah kahvaltısını bitiremeden Meg'i eğitime çıkardı. Ellerinde balta, ormana daldılar. Buralarda aklıma hep Mahinur Ergun geldi. O da karakterlerine stres attırmak, sinir boşaltımı sağlamak için odun kestirir, kulakları çınlasın.

Meg henüz renkli giyebilirken ısrarla yeşili seçmen?

Elde balta, ormanda karlar arasında Meg ve Laurie.. Meg leb demeden leblebiyi anladı ve başladı baltayı ağaca vurmaya. Neden? Henüz bilmiyoruz. Belki bu eylemin sonunda 'nedensiz' de olsa aldığı yaralara bir ağaç gibi göğüs germeyi ve dik durmayı öğrenecektir. Kaç balta darbesi lazım yetişkin bir ağacı devirmek için dersiniz? Kasabalıların 'deli' bellediği suskunlara ettiği zulmü, Meg de ağaca etti. Fark göremedim. Baltayı ağacın gövdesine her seferinde daha da hızlı sapladı. İçindeki pis enerjiyi dışa vurdu. Huzur buldu, kimin ne zarar gördüğünün önemi mi var? Derin çelişkiler bunlar... Meg emin değil Suskunlar'a katılıp katılmama konusunda demiştim ya, kız neticede yıldı bunları karşısında görmekten ve alenen şiddet mağduru oldu. Evet, Suskunlar da diğerlerine bir tür sessiz şiddet uyguluyorlar. geçip karşına günlerce dikiliyorlar. Ne yana baksan onları görüyorsun. Sessizce bakıp, sigara tüttürüyorlar. Buna can mı dayanır?

Nora tatlı kadın ama net bir şekilde Kevin'a eş, Laurie'ye rakip olsun diye seçilmiş havası var. Ayan beyan..

Kızlar yani Aimee ve Jill kahve dükkanında Nora Durst ile denk geldiler. Daha doğrusu Meg, Nora'nın çantasına çarpıp düşürdü. İçindeki silahı gördü ve elbette o andan sonra Nora kızların gündeminin odağına oturdu. Tebelleş oldular desem, yeridir. Kadını takip ettiler. Arabasını karıştırdılar. 'Ergen boşta kalması' diye bir kavram var. Meşgul etmezsen nereye saracaklarını bilmiyorlar. Spora yazdırmak lazım bu kızları. Kızların takip ettiği Nora Durst da Kayıplı. Kafayı yememek için çareyi memuriyetinde bulmuş. Kendi gibi Kayıplı aileleri ziyaret edip, binlerce saçma sapan sorudan oluşan anketi cevaplamalarını istiyor. Sorulardan anlıyoruz ki hükümet bu anket yardımıyla hem kaybolanların ortak noktalarını saptamaya çalışıyor hem de kayıplı ailelere maddi manevi destek atıyor.. Amiee haklı. Nora o 'masum' soruları sorarken bile herkesin başına türlü biçim dert olacak kadar potansiyel sahibi arızalı bir karakter gibi duruyor.

Tom ve Christine belli ki çok zaman sürecek olan kaçak hayatlarının ilk gününde Wayne ile buluşmak üzere bir benzinciye geldiler. Hemen ardından da yarı çıplak Wayne bir arabanın bagajında mekana damladı. Wayne daha ikinci bölümden gıcık oldum. Adamda samimiyetsiz sahte bir taraf var. Umarım hikâyecinin yönlendirmesidir ve dev feyk yerim. Hayvan gibi iri ve köşeli plastik malzemesine rağmen cinsiyetsiz postülü ve fal taşı gibi açık gözlerinden çok rahatsız oluyorum. Çocukken mahallede bi iğneci Toygun vardı. İğne olmak için tezgah arkasına geçen kızları kadınları ve dahi oğlan çocuklarını mıncıklayan, Toygun. Rivayet öyleydi. Ve eski mahallelerde adınızın çıkması yeterliydi insanların sizden uzak durması için. Wayne de tıpkı ona benziyor. Tıpkısının az karası.. Annem bırak iğne yaptırmayı, Toygun Eczahane'sinden içeri girip boğaz pastili almazdı, o derece. Neyse..

Suskun Kadınlar Cenneti'nde bir fani ve durumdan şikayetçi? Drama işte..

Bu arada Şerif Kevin, geçen bölüm başına gelen olayı soruşturması için talimat verdiği polise, kamyonetin ve sahibinin akıbetini yani bulunup bulunmadığını sorunca Köpek Öldüren Dean ile karşılaşmasının üzerinden -yani ilk bölümden bugüne kadar- iki hafta geçtiğini öğrendik. Bu bilgi işimize yarar mı bilmem ama, aniden ortamı kar basmasını açıklar. Kevin, Suskunlar Evi'ne gelip Kayıp arkadaşlara soruşturmaları hakkında resmi bildirimlerde bulundu. Adamın işi zor. Hiçbir bilimsel, resmi açıklaması olmayan dünya çapında yaşanan kayıplar var. Bunlara kendi evladı ve kızartma makinasından kaybolan açmalar da dahil. Ayrıca bela mıknatısı Belediye Başkanı var. Evden barktan kaçıp kaçıp, Suskunlar'a katılanların dosyalarıyla uğraşıyor. Yetmezmiş gibi de The Wire izliyor. İçip içip Suskunlar Evi'nin kapısına dayanıyor. Eğer kaybolan köpekler bir şekil geri geliyorsa, o 'Açma'lar (Elbette simit değil onlar) nerde karşımıza çıkacak acaba dersiniz? Bekleyelim...

Kevin, rutin soruşturma için Suskunlar Evi'ne geldiğinde ve Meg'i gördüğünde ilk bakışta "taze düşmüş" olduğunu anladı. Meg'in elleri buz dolu bir tasın içinde olduğu için de hemen ilgisini çekti. Çünkü Polis Şefi olmak bunu gerektirir. Sorular sordu, fotoğrafını çekti, kartını verdi. Kim bilir, kimler Meg kaybolduğu için endişeleniyordur. Öğrendik nişanlısı varmış. Bir hafta önce Meg kayıp olarak bildirilmiş. Bunlar olurken Patti duruma hemen uyandı. Meg'in onlara katılmama ihtimali yüzünden gidip Laurie'yi azarladı. Her Suskun'un yeni Suskunlar edinme kotası var sanırım. Demek Laurie biraz tembelse Patti ona çok kızdı. Patti'den ayarı alınca Laurie gidip Meg ile konuştu. Yazıştı yani. Laurie taktik bilen bir kadın. Açıkçası bu kayıp meselesi patlamadan önce aile hayatı nasılmış çok merak etti. Meg'i çok güzel manipüle etti, hayran kaldım.

Eskisinden ne hayır gördük de yenisiyle ilgilenelim??

Scott Glenn aynı zamanda şu anda çekim aşamasından olan ve merakla beklenen dizi DareDevil'in kadrosunda da yer alacak.

The Leftovers, durgun akan bir bölüm gibi görünse de hikâyenin yayıldığı ve dal budak saldığı bir rota izledi. Bölüm benim için ilginç bir final yaptı. Hikaye karmaşık bir bilim-kurgudan fazlası olacağını her bölümde yeniden vaad ediyor. Bölümün en ilginç yanı da Kevin'in fıstık ezmesi bağımlısı, eski Şerif ve bence aşırı psişik babası Büyük Kevin (Scott Glenn) ile 'ilginç' bir konuk eşliğinde tanışmamız oldu. Amerika gösteriminde bu bölüm, ilk bölüme oranla daha az izlenmiş ama başına bir sıkıntı gelmedi ve ilerleyen bölümlerde izlenme oranları giderek arttı. Haftaya Dizimax SciFi'de yayınlanacak olan Two Boats and a Helicopter adındaki üçüncü bölümden sonra görüşmek üzere..

Böyle işte..
R
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER