Hani Ömer ayakkabıyı çizerken Sinan’dan kendisine Yasemin’i anlatmasını istemişti ya, orada Sinan’ın anlattığı Yasemin aslında İso’nun emek verip aşkıyla değiştirdiği Yasemin. O anlattığı kadında Sinan’ın hiçbir katkısı yok. İşte bu nedenle ayakkabı yavaş yavaş hayat bulduğunda İso hayranlıkla şaşırmış ve “Vay be... Ömer İplikçi ilk kez... Ne güzel çizmiş böyle...” tepkisini vermişti. Etkilenmişti karşısına çıkan ayakkabıdan çünkü aslında çizim olarak önüne gelen ayakkabı bir nevi benim için İso’nun aşkının yansımaydı. Sinan yeniden başkasının emek verip hazırladığı bir şeyle kendi mutluluğunu yaşamak adına yola çıkacaktı. Hani Defo, İso’nun ayakkabıyı yaptığını duyunca ona “Ne kral adammışsın. Ne bileyim şimdi senin sevdiğin kadına adam o ayakkabılarla evlenme teklifi edecek. Ben olsam yapamazdım. Ne yüce gönüllü adammışsın.” dedi ya; İso benim için de ne kadar yüce gönüllüyse Sinan da buna izin vererek bendeki puanlarını iyice kaybetti. Atölyede karşısına İso çıktığı zaman evleneceği kadına hazırlanacak ayakkabıya eski sevgilisinin ellerinin değmesine izin vermemesi gerekiyordu. Yalana başvurmak yerine o çizimi geri alarak oradan çıkıp gitmesi benim için en doğru olandı. İşte bu nedenle Yasemin’in Sinan ile evlenmesine hiç ama hiç içim el vermiyor.
 
Sürekli hazıra konan ve istediği olmadığı zaman şımarık bir çocuk gibi kaçan Sinan’ın İso gibi birinin emeğine sahiplenmesi doğru gelmiyor. Üstelik Yasemin’in evlenme teklifinden sonra dile getirdiği sözlerin de hoşuma gitmediğini itiraf etmeliyim. Yine evi dağıtmaktan falan bahsetmişti. Geçen hafta Ömer her ne kadar onu evliliğe aşk tarafından bakması için uyarmış olsa da, o yine işin kurumsal yanıyla cevabını vermişti. Bir de seçtiği yüzük Yasemin’in parmağına büyük gelince kendi kendime “bu iş olmaz, doğru olan hiçbir yanı yok” demeye başladım. Ve belki çok iddialı olacak ama içimden bir his İso ile Yasemin’in hikayesinin hala bitmediğini söylüyor. Eğer o hikaye bir daha hiç açılmamak üzerine sona ermiş olsaydı Meriç Acemi temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koymazdı diye düşünüyorum. Özellikle de sürekli ikisinin güzel anılarına dair yaptığımız yolculuklarla... İso’nun cephesinde neler olacağını hiç kestiremiyorum ama tek arzum onun en az hasarla bu işten sıyrılması. O acı çektikçe Defo gibi benim de içim yanıyor. Kiralık Aşk’ta mutlu olmayı hakkeden birkaç insan varsa; bunların başında hiç şüphesiz İso geliyor. İyilerin kazandığı bu hikayede Meriç Acemi’nin zorlu bir yolla varılsa bile ona da mutlu son yazacağına eminim.


 
GÜNDEM 2: BİR KÜÇÜK DEDE MESELESİ
Sinan-Yasemin-İso cephesinde tüm bu olaylar olurken Ömer’in bu hafta kendisinden Yasemin’e ayakkabı çizmesini isteyen Sinan’a söylediği bir söz ise çok hoşuma gitti. Ömer ayakkabıyı çizmesi için Sinan’dan kendisine Yasemin’i anlatmasını istemiş ve Sinan ise “Bildiğimiz Yasemin. Güzel, akıllı, tatlı... Ben soruyu anlamadım.” cevabını vermişti. Ama aslında orada Ömer’in öğrenmek istediği herkesin bildiği ve tanıdığı Yasemin değil; Yasemin’in sadece sevdiği adama gösterdiği tarafıydı. Bunu ona anlatmak adına ise “O ayakkabı senin Yasemin’li yansıtman. Bak kardeşim biz nasıl tercihlerimizden ibaretsek, kadınlar da bu durum daha keskin. Bir kadının ayakkabı tercihi mesela ruhunu yansıtır. Sevdiğin kadını düşün, o nasıl biri? Sabah yataktan kalktığında, kimsenin onu görmediğini düşündüğü anlarda, çok sinirlendiğinde mesela, hani o kontrolü tamamen elden bıraktığı anlarda, kendini sana bıraktığında...” sözlerini sarf etmişti. İşte o anda geçen hafta Ömer’in sert tepkilerinden korkanlara “iki Ömer var aslında” diye yaptığım savunmaların ne kadar doğru olduğunu gördüm. Alp ile Şebnem’in olayına karşı “Peki sen ne yapardın?” sorusuna cevap veren Ömer herkesin tanıdığı Ömer’di. Ama artık aşkla birlikte oluşan başka bir Ömer daha var: Bu da Defne’nin Ömer’i. Bir nevi Defne’nin yansıtması... Sadece Defne’nin bildiği ve gördüğü bir Ömer bu. Ömer’in Sinan’a sorduğu gibi başkası Defne’ye sorduğunda sadece duyabileceğimiz. Zaten bu bölüm Ömer de bunu yatakta Defne ile yatarken bunu itiraf etmedi mi? “Seninle her şey güzel. Ben bile eski ben değilim.”
 
Her ne kadar hala vereceği tepkilerden bahsederken eski Ömer’miş gibi konuşsa da, aslında o Ömer çoktan tarihin tozlu sayfalarında yok olmaya başladı bile. Tabii ki işin içinde sadece Defne olduğunda. Defne’nin dahil olduğu hiçbir olayda (özellikle oyun sırrının çıkmasında) Ömer’in o alıştığımız keskin yargılarına bundan sonra denk geleceğimizi hiç sanmıyorum. Bunun en güzel örneği de bence bizler için dede olayı olacaktır. Defne’nin yavaş yavaş deştiği bu konu isteme gecesi 49 bölümün ardından ilk kez tamamen gün yüzüne çıktı. Ömer’in “Bak o artık benim hayatımda yok, anlattığımın benim için önemi yok” diyerek çoktan kapadığını dile getirdiği o kitap artık yeniden açıldı. Bakalım Ömer’in hayatta en katı duruşa sahip olduğu bu olayda Defne’nin onun üzerindeki etkisi ne olacak? Ömer karşısına çıkan dedeye eski Ömer olarak mı tepki verecek, yoksa Defne’nin Ömer’i olarak mı?


 
Tamamen tepkisiz kalabileceğini hiç düşünmüyorum. Ancak  “Şu anda tek önemli şey biziz. Ben artık bir olmak istiyorum. Bütün şu prosedür nasıl işliyorsa olsun bitsin, kavuşalım.” ya da “Sen bırak bileklerin incelir, narinsin.. Kıyar mıyım ben sana?” diyen Ömer’in o özel günü tepkisiyle mahvedeceğine de inanmıyorum. Oradan anında kaçıp gitmesi Ömer’in hiç değişmediği anlamına gelir, bu da izlediğimiz onlarca bölümü çöpe atmak olur. Bu nedenle buruk da olsa istemenin gerçekleşeceğine sonra da Ömer’in kimseye tepki göstermeden herkesten kendini soyutlayacağını düşünüyorum. Sonuçta Neriman ile Necmi’nin sürekli bunu çabaladığını biliyor. Sürpriz değil. Defne’ye kızabilir belki biraz arkasından iş çevirdiği için diyorum ama Defne’nin de Koray’ın kalbi olduğuna inanacak kadar temiz kalpli olduğunu biliyor. Defne gibi biri kapısına gelen yaşlı birini, üstelik bu kişi sevdiği adamın dedesiyse hayatta kovmaz. Adamcağızın torununun bu en önemli gününe şahit olmak istemesini yargılamaz.

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER