Normalde belki Kemal’e, Nihan’a
karşı bu kadar katı olduğu için, biraz daha anlayışla, daha alt perdeden
davranmadığı için kızabilirdim. Çünkü Nihan’ın çok üstüne gidiyor. Hele de
Nihan’a söylediği “kendi hayatı için savaşırken, onunla birlikte omuz omuza savaş
alanında savaşan adamı ortada bırakmasına” sözü çok ağır. Ama
haklı! Çünkü onun cephesinden baktığımızda ortada bir ihanet var. Nihan aşka
ihanet etmese de, Kemal’in onca çabasına ve güvenine, sırtını dayadığı bir
müttefik olarak ihanet etti. Bunun acısıyla baş edebilmek, kendi içinde hiç
değilse adaleti sağlayabilmek için, Kemal’in Nihan’a rağmen attığı bu adımı
doğru buluyorum. Çünkü bu iş hallolmadan bir araya gelmeleri, onu geçtim
Kemal’in hayatına devam edebilmesi mümkün değil. Bir noktada takılı kaldı,
oradan milim öteye gidemiyor.
Nihan seçimleriyle hem Kemal’in
canı uğruna kendini, hem mutluluğu elinden alarak Kemal’i kurban etti. Ozan
deseniz zaten tanıdık tanımadık herkes onun için kurban oldu.(Resmen kurban pazarına döndü burası, daha bayrama da çok var ama...) Bu seçim sadece
Nihan’ın hayatıyla ilgili olsaydı bırakıp gidebilirdi belki Kemal, ama işin
ucunda kendi mutluluğu, kendi hayatı da var. Kendisinin yapmadığı seçimlerin
sonuçlarına katlanmasını, kurban edilmeyi kabullenmesini beklemek haksızlık
değil mi?
Bugüne kadar
pek de dikkat çekmeyen bir karakter olan Yasemin’i (ki kendisinin adını
hatırlamakta bile zorlandım) bu bölümün kahramanı olarak seçiyorum kendi adıma. (Özür dilerim Kemal.) Nihan ile
konuştuğu sahnede resmen içimden geçenleri söyledi, vicdanların sesi oldu. Kemal’in
hayatında görüp görebileceği en sözünün eri insan olduğunu birinin Nihan’a
hatırlatması lazımdı. Yaşananların, bir kar tanesi iken gittikçe büyüyerek,
içine aldığı kurbanlarla birlikte tam bir çığa dönüştüğü tespitine de yürekten
katılıyorum. Sanırım tüm bu yaşananlara dair en doğru ifadeyi kullandı. Kar tanesini eritmek kolaydı, fakat bu çığın altından çıkmak zor. İşte
o dev kar yığınını da Kemal’in yaktığı ateş eritecek. O gün geldiğinde Nihan da
donmaktan kurtulduğu için Kemal’e teşekkür edecektir.
Sen gerçekten de Firdevs.. pardon Vildan Hanım'ın kızıymışsın!:)
Adalet bu sefer tam işlemedi.
Neticede burası bir Berlin değil. Ozan ve Emir’in zaten şimdilik tutuklanarak
cezaevine gönderilmeyeceği belliydi. Bu nedenle Asu’nun korkması yerindeydi. Hepimiz
sırayla kurban olsak da bence Asu bu listenin en son sırasında bile yer
almıyor. Geçen hafta Hakkı Bey’in Asu’yu besi hayvanı gibi yetiştirdiğini
söylemiştim, haklıymışım. Asu basbayağı Hakkı Bey için kurbanlık koyunmuş. Ettiği
ihanet yetmiyormuş gibi bir de kıza hayata dair ders verdiğini düşünerek kendi
vicdanını aklıyor resmen. Çok merak ediyorum, Müjgan Hanım bu sözlerini
duysaydı acaba kendisine karşı tepkisi ne olurdu? Acımasızlığı yüzünden, Galip ile birebir
yüzleşmesinde yaşanacakları hevesle bekliyorum.
Hakkı Bey’inki kadar olmasa da Zeynep’in
de Asu’ya yaptığı gerçekten nankörlüktü. Önce Kemal ile Nihan’ı kurban etti
çocuğu uğruna, şimdi de Asu’yu. Asu’nun buna cevaben Zeynep’in Emir’le
ilişkisini ispiyonlaması ise şahane ve beklenmedik bir ataktı. İpin ucu gene
Kemal’e dokundu tabi, en çok yarayı o alacak. Ama hiç değilse Zeynep de yaptıklarının
cezasını çekecek artık. Adalet bu, eninde sonunda yerini bulur. Mesela o değirmen hala o sarayın bahçesinde durur. Lakin geç gelen
adalet değildir derler. O yüzden çok da
gecikmemekte fayda var.