Tüm hayatımız sadece iki direk üstünde şekillenir; sebep-sonuç.. İyi ya da kötü olarak yaptıklarımızın bir karşılığını da mutlaka görürüz çoğu zaman. Ha tabii, zaman zaman her yaptığı pisliğin yanına kaldığı olanlar vardır doğru, sonuçta dünya çok adil bir yer sayılmaz. Ancak, en azından kurgusal hayatta bu sebep-sonuç denkleminin tutarlı olmasını tercih ederim..
"O çocuk benim çocuğum, sizin değil benim!"
Cansu kötü günler için her daim yanında eterle mi geziyor anlamadım. Koca Mustafa’yı bayılttı kadın iki saniyede.. Zati, aslına bakarsanız kaçma-kovalama kısmının tamamından pek bir şey anlamadım. Herkes, herkesi eliyle koymuş gibi buldu nereye gitse..
Ancak, benim en manalandıramadığım nokta şu; bu Ertan geri zekalı mı? Avukat sana anlatmadı mı evladım, dna sonuçlarını değiştirdiler yüksek ihtimal diye. Eee? Sen niye şimdi %100 haklı olduğun bir durumda gidip kendi kendini bitirdin? Zaten, çocuğunu senden yıllarca saklamışlar, üstüne de resmi evrakta sahtecilik yapılmış. Yani, artık hem Selim’i kesin kazanacaksın üstüne de milyonlarca liralık manevi tazminat davaları açabileceksin. Onlar yetmediği gibi hem Fatih’i hem de Zeynep’i yüksek ihtimal demir parmaklıkların arkasına gönderebileceksin. Tam olarak, öyle olmaz böyle olur durumu yani..
Allah için siz söyleyin; böyle avantajlara sahip hangi insan hem de Ertan gibi ürkek resmedilen bir tip gider de eline silah alıp çocuk kaçırmaya kalkar? Ne yazık ki tüm bu doneleri üst üste ekleyince, Ertan’ın bu yaptıklarını aslında Ertan istediği için değil de yaratıcı istediği için izliyoruz gibi geliyor bana. Tıpkı, Şevket’in durumu gibi. Çok büyük bir olay yaratılıyor; misal Şevket gidip adam öldürmeye tam teşebbüs ederek Vahit’i vuruyor, -ne kadar güzel ve yüksek bir sahdeydi- ancak bu hareketin getireceği sonuçlarla yüzleşmek ağır geldiği için sonradan olmayacak bir şekilde bu durum kapatılıyor. Şevket'in hapisten kaçış şekli, ardından tutuksuz yargılanması vs.. Şu an izlediğimiz Ertan’ın babalık meselesi de bence tam olarak bu gibi..
Bitirirken..
Açıkçası, hep dediğim gibi ben bu hikayenin tamamen mutlu bir sonla bitmesi taraftarı değilim, zati biliyorsunuz bunun sebeplerini tekrar tekrar saymama gerek yok. Ancak, tamamen yıkım odaklı olmasa da belki bittersweet bir son izleriz.. Bakalım, gelecek bize neler gösterecek..
Bu arada sanırım Selim'in ilk kez konuştuğunu duyduk kendi sesiyle.. Yazık, onda da anne anne diye ağlıyordu yavrucak, sahnenin geriliminden korktu herhalde..
* Hikayenin yazarı şahsımdır..
Valandil..