● 47’nin birçok yadırganası detay içermesine rağmen çok da fazla “gerçek” şey barındıran bir bölüm olmasına kaç puan vermeli bilmiyorum, ama benim puanı geçebiliriz zira total amcanın kaç puan verdiğini nasılsa göreceğiz. Yine de bilmek isterseniz; fazlasıyla slim-fit tişörtüyle mahalle halkı için kuvvetle muhtemel güzel bir geçici seyirlik teşkil etmiş olan; buna rağmen siyah önlüğüyle atölyede kalıp çıkarırken nasıl oluyorsa hiç sırıtmayan Ömer’e; öğle paydosunda ve akşam mesaisinde yesin diye yaprak sardığı kocasını işi bitene kadar bekleyip sonunda yanında uyuklayan Defne’ye, ama en çok da dibine kadar gerçek bir çift gibi, kız evine 5 dakika daha geç girsin diye aylak aylak mahalle kaldırımlarında dolanırken birbirlerine dolanıveren Ömer’le Defne’ye bayıldığımı söylemeden geçmeyeyim. 

● Ve karavana da ^.^ Hep diyorum. Her şeyi görmemiz gerekmiyor, raad olabilirsiniz :) Defnecim senin de mütemadiyen kaçmana gerek yok. Ha, illa kaçacaksan, hobi olarak yine kaç. Karavana saklan bundan sonra mesela:)

● Sude, saçını ve gömlek-elbiseni tenzih ederek söylüyorum - seninle alakalı her bir detayın giderek saçmalaşmasını ne yapacağız biz sahi? Neredeyse yeni mezun, 2-3 aylık sektör tecrübesi hariç 0 kilometre yeni yetme bir “moda blogger”ı olan Sude’nin bir derginin -hem de rakiplerinin yanında B sınıf kaldığı söylenen bir derginin- baş editörü oluverebilmesini nereye koysam bilemiyorum. Deniz Tranba deseniz; yerli ayakkabıcılık sektöründeki orantısız gücünün bir numaralı moda dergisinin yönetim kadrolarını sarsabilmeye kadar uzanacağını aklınız hayaliniz alır mıydı? Hadi konu Deniz’se, her türlü fantastik elementi aklımız hayalimiz alsın diyelim. Peki Sude ve Deniz’in arasındaki, zaten alışmakta zorlandığımız zıt kutupların çekimi hikayesinin bu kadar seri bir şekilde kedi köpek dalaşına dönmesine ne demeli? Bu iki hırs küpünün eninde sonunda böyle bir çatışma içine girmemesi imkansızdı elbet, ama Sude’nin Deniz’in eliyle o koltuğa oturur oturmaz aynı Deniz’i kışkışlamaya cesaret edebileceğini düşünmesi? “Passionis’in çekimini iptal etmek “olan ilk icraatının kendisine o koltukta getireceği sonsuz prime güveniyor da, Deniz’i vakit kaybetmeden sepetleyebileceğini düşünüyor zaar. “Doğallık ve özgüveni sevmiş, oradan yürüsünlermiş.” Buraya bir gülme molası alalım o zaman.

● Mektup. O mektubun günün sonunda Şükrü tarafından açılıp okuması ve nihayetine de Nihan’ın dişleri arasında ermesi belki pek düz mantığa sığmıyor, ama Ömer’in oyunu Kiralık Aşk’ın en bir “müstesna” en bir “sevilen” karakteri olan, gitsin diye akla karayı seçtiğimiz Fikret Gallo’nun yazdığı mektuptan öğrenmesi, herhalde olabileceklerin en korkuncuydu. Bunu yaşamadığımız için teşekkürler sipirmin. (Sipirmin’den kastım kaderin ağları oluyor. Bugün çok da iyi örüldüler çok da güzel örüldüler)

● Ömer’in hediyesi. Eğer o ayakkabılardan çıkacaksa, eminim kendilerini çok seveceğim... Defne onları çok seveceği için. Peki ya tap dance? Bakın işte ona son derece bencilce, tamamen kendim için bile çok sevinebilirim ^^ 

Son söz...

Keşke diyorum, onun dertleri bende olsa da, o artık dert çekip üzülmese...
Çok seviyorum seni Defne. Çok. Çok şanslıyım beni sevdiğin için. 

Rüyadaki Ömer’in gerçeğin nerede başladığını bilmediğini söylediği yer var ya... Rüyadaki Ömer bu çizginin nerede başladığını belki bilmeyebilir. Ama gerçekteki Ömer gerçeğin burada çoktan başlamış olduğunu, hatta başlamakla kalmayıp fark etmeden derin, okyanusun en derin yerine kadar uzanmış olduğunu bilir... Bunu diyebildiği için. 

O yüzden söyle Defne. Söyle ve çıksın. Oyun da, onu kendi içinde eritip bitirmiş olan bütün gerçek de.  

Sevgiyle,

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER