Arızalı sevgilim, uyuyan güzelim
Bir yaz gecesi tatildeyken tesadüf eseri televizyonda Kiralık Aşk’a denk gelmiş ve izlemeye başlamıştım. Kardeşimle yan yana battaniyenin içine girmiş ilk bölümü izlerken tüm gece kahkahalar atmıştık. Büyülü bir yanı vardı bölümün. Bittiği an ikimizin de içinden yeniden izlemek gelmişti. Bölüm o kadar çok detay kalmıştı ki aklımda kalbimi tam on ikiden vuran... Ancak tüm bunların arasında tek bir sahne vardı beni en derinden etkileyen: Bir külkedisi misali Neriman İplikçi tarafından prensese çevrilen Defne’nin ofisteki ilk gününün akşamı. Soğuk evinin karanlığında elinde kağıt ve kalemle ayakkabı çizen Ömer. Üstelik bir dans ayakkabısı... Ardından da geçmişe doğru nostaljik bir yolculuk ve annesinin muhteşem sözleri:
 
“Zarif bir salon adamı dans etmeyi bilmeli. Hadi gel, dans et benimle. Söz ver bana dünyanın en güzel kızıyla birlikte olacaksın, bir prensesle…”
 
Yattığın yerde huzurla uyu çok sevgili Emine İplikçi. Öyle muhteşem bir oğul yetiştirmiş ve kendisine o kadar güzel öğütler vermişsin ki; bu adama hayran kalmamak elde değil. Ona her kızmak istediğimde kendisine daha çok aşık olurken buluyorum kendimi. Hepsi senin sayende... Kendisi ne öğütlediysen, onun dışına çıkmıyor. Ölüm döşeğinde kendisinde istediğin gibi iyi bir insan. Adaletli. Beyefendiliğinden hiç ödün vermiyor. Ayrıca merhametli de... Aynen senin ormanda bulduğun kirpiyi sarıp sarmaladığın gibi insanlara yardım ediyor. Ve şimdi iyilerin kazandığı bu dünyada tam da senin dilediğin gibi dünyanın en güzel kızıyla birlikte. İçin rahat olsun. Üstelik sana çok benzeyen bir meleğe aşık!


 
Pazı dolması yapma konusunda senin kadar başarılı, tavuk suyuna çorbaya senin gibi limon sıkmayı ihmal etmiyor, etrafındaki herkese yardım etmek için çabalayıp didiniyor, yüce gönüllü ve her şeyden çok oğluna deliler gibi aşık. O kadar aşık ki, kendi dertleri altında ezilip yok olmak üzereyken bile sevdiğine “Seni böyle görmek çok üzüyor. Keşke onun dertleri bende olsa, o dert çekip üzülmese.” diyebiliyor. Kendinden çok başkalarını düşünen, onların derdine derman olmak için yaratılmış bir melek. Ama melek dediğime bakma sen, azıcık defolu ve birazcık da manyak. Onu özel yapan da bu işte! Herkes Defne’nin bu deliliklerine laf etse de, kendisi onlar sayesinde farklı Ömer’in gözünde. Özetle Emine hanımcım oğlun çok ama çok şanslı. Aynen bu bölüm kendisinin “Çok seviyorum seni DefneM. Çok! Çok şanslıyım beni sevdiğin için. Ben senin o manyak tarafına vuruldum. Tatlı DefneM benim.” sözleriyle dile getirdiği gibi. Bu arada hazırlıklara başlamanı öneriyorum. Pek yakında düğünümüz var. Defne’nin izlemekten çok keyif aldığı o yıldızlardan birinde bu düğünü izlemek için en ön sıradan yerini ayırtmalısın. Çünkü oğlun bir kere daha sözünü dinledi ve prensesini buldu.

Ah Ömer’cim ah... Annenle yaptığımız ufacık sohbetin ardından artık sözüm sana. Sen bu iyilerin mahallesine ne kadar yakıştın farkında mısın? Seni bu bölüm orada gördükçe aynen Defne gibi dostlar soframdaki misafirlerime “Keşke hep burada kalsak, senin öyle cafcaflı dünyana dönmesek, mahallede takılsak.” söylenip durdum. Yazılarımı okuyanlar bilir çok uzun zamandır Gallo sorunu çözülürken hayatın çaktırmadan yavaş yavaş mahalleye kaydığını söyleyip duruyordum. Bu geçiş süreci atölyenin yıkılıp mahallede yeniden açılmasıyla başlamıştı. Ömer’in en acı günlerini yaşadığı ve kendi koruma kalkanlarını inşa ettiği o soğuk handaki atölye yıkılmış mahalleye gelmişti. Üstelik bu gerçekleşirken Ömer’in orada geçmişine dair unuttuğu ne varsa bir karton koliyle şehirdeki evde ifşa edilmişti. Başımızın belası çok sevgili simurg arması da bunlardan biriydi. Bu armanın ortaya çıkmasıyla Ömer’in değişim süreci yeniden başlamış ve en sonunda kendine inşa ettiği o koruma kalkanlarından eser kalmamıştı. Kalkanların yıkımı bana göre Ömer’in Defne’ye söylemeden onun evini satın almasıyla tamamen sonlanmıştı. Ömer konu sevdiği olduğu zaman mantığın kesinlikle işlemediğini çok iyi anlamıştı. Akıl ile aşk arasında verilen savaşta aşk açık ara farkla kazanmıştı. Ömer’in geçmişinin saklı olduğu atölye mahallede İso’nun çıraklığında arı gibi çalışırken Defne’nin evinin tapusunu alan Ömer mahalledeki yerini garantilemişti. Nedendir bilinmez mahalleye geldiği an Ömer İplikçi’deki o değişim kalbimde çarpıntılara neden oluyor. Belki de kendine yarattığı o buz şelalesi mükemmel insan imajından orada sıyrıldığındandır...

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER