Siz hele bir durun cadı karılar...Ben bir büyüyeyim hele, bir erkek adam olayım, dağıtıcam buraları dağıtıcam. Ne kafanızdaki taçları bırakıcam, ne devletin üzerindeki sıfatınızı. İçinde benim olduğum dizinin reytingleri düşük gelir ha? Seneye yedim hepinizi.
Yine de bunca baştan savmalık ve olumsuzluk içinde güzel ve takdire şayan detaylar da var elbette. Bunların en başında da dizinin bir diğer harika küçük oyuncu keşfi olan Çağan Efe Ak geliyor. Tıpkı Alihan Türkdemir’in şahane Şehzade Mustafa performansında olduğu gibi bu ufaklık da Şehzade Murat’ı o yaşında son derece güzel ve yetkin bir şekilde canlandırıyor. Büyüyüp tahta geçtiği zaman devletin ve ahalinin üstüne demir yumruğunu en güçlü şekilde indirecek olan 4. Murat’ın ayak seslerini daha bu yaşından seyirciye muazzam bir şekilde duyuruyor. Şehzade Mustafa olsun, Şehzade Murat olsun, Dilruba Sultan olsun, küçük Meleki olsun Kösem’in bir dizi olarak seyircisine sunduğu en büyük güzelliklerin başında hatırlanacak kesinlikle bu çocuk oyuncu performansları. Hepsinin tek tek ellerine sağlık. Aynı şekilde dünyalar tatlısı İbrahim'in, Mustafa'dan da beter bir şekilde, daha beşiğinde yatan ufacık bir bebekken maruz kaldığı travmalar sonucu deliliğinin ilk taşlarının döşenmeye başlamasını da oldukça çarpıcı bir şekilde gösterdiler. Bu da bölümün bir diğer güzel detayıydı.


Deliler Kulübü'nün yeni üyesine hoş geldiniz deyin. Kod Adı: İbrahim...

Bu dakikadan sonra Kösem’le ilgili umut edebileceğimiz tek şey, ipin ucunu daha da kaçırmadan sonuna kadar ilerleyip bitirmelerini beklemek. Seneye yeni dizi olacak mı, olursa adı ne olacak, odağı ne olacak, hangi kanalda yayınlanacak, Kösem Sultan’ı anlatmak için yola çıkıp 4. Murat’ı başrole alarak, seyirciye yine klasik “astığı astık, kestiği kestik” güçlü bir padişah figürü vererek Muhteşem Yüzyıl gibi bir projenin mümkün mertebe itibar etmediği erkek egemen ve muhafazakar resmi tarih anlatısına yakın duracakmış gibi duran öykü gidişatı nasıl olacak, Osmanlı'nın Duraklama Dönemi'ni ve zayıflıklarını göstermekten vazgeçip duraklama içindeki "muhteşem" imparatorluğu göstermeye odaklanıp çıktıkları yoldan büsbütün geri adım mı atacaklar, bekleyip göreceğiz. Bu konuyla ilgili daha sonra birkaç şey yazmak istiyorum zira sosyal medyada dillendirilen “Sultan Ahmet dönemi çok yanlış bir dönemdi, anlatmaya neden buradan başlandı ki, seyircinin buna yüz vermeyeceği, zorlama olacağı belliydi” şeklindeki söylemleri son derece haksız ve gerçek dışı buluyorum. Zira Kösem’in derdi hiçbir zaman hikayeyi başlatmayı tercih ettiği tarih dönemi ve karakterleri değil, o dönemi bir türlü hakkıyla anlatamayan, bir türlü hakkıyla temellendirilemeyen harcanmış senaryosuydu. Aynı hatalar yapılacak olduktan sonra isterseniz Fatih Sultan Mehmet dönemini ve İstanbul’un fethini çekin yine farketmeyecektir.


Yeni diziyi çekerlerken çocuklara söyleyeyim de gece sahnesi olacak bölümleri öğlen güneşinin alnında çekmesinler bari, hiç yoktan akşam üstünü beklesinler. Sonra color correction yapsalar da para etmiyor. 60 ülkeye satılıyor bu dizi ayol, gülecek millet. Gece vakti bu kadar güneş olur muymuş, kör oldum.

Şimdilik söyleyebileceğim tek şey, Aşk-ı Derûn’un final yapması ve Kösem’in başlaması arasında geçen 1.5 senelik zaman zarfında neler nasıl yanlış tasarlandı ya da üzerine yeteri kadar çalışılmadan başlandıysa bir sezonluk bu maceranın “bir musibet bin nasihatten iyidir” şeklinde bütün ekibin kulağına küpe olması ve başlaması planlanan yeni dizinin, hikayeyi anlatmayı tercih edeceği yol ne olursa olsun gümbür gümbür bir şekilde ekrana geri döndürülmesi. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER