House of Cards’ın dördüncü sezonu yavaş yavaş sona yaklaşırken dokuzuncu bölümde iyice kızışan bir başkanlık yarışı izledik. Yarış kazanı o kadar kaynıyor ki, yarıştan daha yeni çekilen Dunbar’ı bile unuttuk adeta. Hele Frank eski işini ne kadar özlemiş! Bütün bölüm elinden telefon düşmedi. “Sana şu araziyi vereyim, bana üç delege ver”ler gitti, “o istediğin paraya beş delege yetmez”ler geldi.
Bir oyla başlayan destek çığ gibi büyüdü. Claire görünürde sürekli Durant'ı destekliyor tabii.
Hatırlarsanız, geçtiğimiz bölümde Frank en iyi yaptığı işi yapıp, herkesi ikna edecek, görünürde çok kazan-kazan durumu yaratan ama aslında sadece Frank’ın işine yarayan bir formül sunmuştu: seçim kongresi. Görünürdeki amaç Cathy Durant’ı seçtirmek ve Conway’in seçim propagandasının gazını almaktı ve gizli amaç tabii ki Claire’yi seçtirmekti. Bu bölümde bu stratejinin işe yaradığını ve Conway’in çileden çıktığını gördük.
Seth az daha uğraşsa Mr. Spock olacak. Elf de olabilir. Seth'in kulakları eşek kulakları.
House of Cards’ın en sevdiğim tarafı Amerikan siyasi hayatına dair ipuçları içermesi. Parti oylamasının eyalet eyalet Eurovision gibi oy açıklamalarıyla, büyük stadlarda yapılması çok hoşuma gitti. Frank ve Claire kusursuz bir stratejiyle, ince ince işleyerek Claire’yi başkan yardımcısı adaylarında üst sıraya taşıdılar. Teksas seçimlerinden hemen önceki eyaletin temsilcisini satın alıp Claire’ye tek bir oy verdirmeleri ile başlayan çığ Claire’nin kendi memleketi Teksas’ın bütün oylarını almasıyla devam etti. Tabii bu oyları bedavaya değil, tam tamına iki milyon dolara satın aldıklarını da gördük. İşte siyaset böyle bir cadı kazanı… masum sandığımız siyasiler parayla, şan, şöhret ve makam vaatleriyle kandırılıp yönleri manipüle ediliyor. Bu bakımdan bu bölüm Amerika’da bir adayı seçtirmek isteyen kişinin izleyebileceği yollar hakkında bir belgesel oldu adeta. Medya yönetimi, köstebekler, ajanlar, parayla satın alınan oylar ve daha nicesiyle birlikte bütün resmi gördük. Ayrıca koskoca demokrat parti adaylık seçiminde delegelerin Eurovision’da hep birbirine oy veren ülkeler gibi memleketlilerine oy vermeleri aşırı komikti. Bizde de öyle ya, siyasetçiler kendi memleketlerinde %60-70 oy alıyorlar.
CNN'ye çıkıp iki açıklama yapmakla başkan olunsaydı, ey Conway!
Frank, biliyorsunuz, yıllardan beri bir tek adamlık, bir saltanatlık hayaliyle yanıp tutuşuyor. Tabii ki her diktatörlük sevdalısı gibi ülkesini en iyi kendisi ve ailesinin yönetebileceğini düşünüyor. Bu sebeple de eşini başkan yardımcısı seçtirmek istiyor. Şüphesiz Claire Cathy Durant’tan da, Donald Blythe’den de, dizide izlediğimiz bütün politikacılardan da çok daha iyi bir başkan yardımcısı olur. Hem Claire olmasa kim gelecek? Petrov’un konuşmak bile istemediği Durant ne kadar tutunabilir?
Öte yandan, Durant bu oyunu sezip restini çekti. Hem Conway’e yeşil ışık yaktı, hem de başkanlık için adaylığını koyacağını şimdiden belli etti. Durant’ın memleketi Louisiana, Claire’ye bir misilleme olarak bütün oylarını Durant’ın başkanlığı için verdi. Yani anlayacağınız Amerika Amerika olalı böyle dalavereli seçim görmedi anacığım.
Yazı devam ediyor...