House of Cards’ın yedinci bölümüyle beraber dördüncü sezonun yarısı da geride kaldı. Bölümün temposu o kadar yüksekti ki adeta birinci sezon günlerine döndük. Özlediğimiz bütün politik oyunlar Frank’ın sağlığına kavuşmasıyla birlikte geri geldi. Büyük başkan ağırmış saçlarıyla oyuna öyle bir döndü ki, Michael Jackson izlese elini mısır kutusuna götüremeyecek kadar kilitlenirdi.
Geçtiğimiz bölümde Dunbar’ın nasıl saf dışı kaldığını izlemiştik. Bu bölüm ise Dunbar’ın adaylıktan çekildiği konuşması ile başladı. Sinematografik olarak da güzel bir anlatım ile Dunbar devrinin kapanışını, Conway devrinin başlangıcını izledik.
Artiz...
Bu seferki bölüm sonu canavarı Conway önceki rakiplere hiç benzemiyor lakin! 39 yaşının verdiği gençlik, eşi Hannah’ın hepimizin bayıldığı, aşırı seksi İngiliz aksanı ve iki şirinlikten ölecek çocuğu ile sosyal medyayı çok iyi kullanan, arama motoru optimizasyonuna inanmış biri Will Conway. Sadece inanmakla kalmamış, memleketin önemli arama motorlarından biriyle anlaşmış, vakur Amerikan halkının verilerini çalıyor. Aslen yaptığı suç olmasına rağmen, “işte bu da benim hayatım,” diyerek telefonunda ne varsa hepsini sitesinde yayınlaması sansasyon peşindeki Amerikan halkının ilgisini çevirmeye ve beğenisini kazanmaya yetti. Bununla birlikte biz de sosyal medyanın gücünü bir kez daha iliklerimize kadar hissettik.
Frank’ın ve dizinin sağlığını kazanmalarının en büyük göstergesi, hep söylediğim gibi, Frank’ın kameraya dönüp sadece bizim duyacağımız şekilde kendi düşüncelerinden bahsettiği sahnelerin çokluğu oldu. Bu bölümde Frank sayamadığım kadar çok kez bizi düşünce trenine davet etti. Özellikle general Brockhart’ın yalanını ortaya çıkardığı kısım çok iyiydi. Ayrıca bölüm boyunca Frank ve Claire’nin sürekli birlikte çalışıp büyük tartışma ile olaylar için hazırlık yapması, daha sonra bu hazırlıkları oynamaları ve istediklerini elde etmeleri çok keyifliydi. İnsan “bir elin nesi var, iki elin sesi var,” sözüne gerçekten inanıyor.
Prensesimiz ^^
Frank’ın da artık Claire’yi başkan yardımcısı olarak görmek istediğini biliyoruz. Bu sebeple bütün stratejileri buna göre kurguluyorlar. Bölümün hemen başında merhum Meechum’un mezarını ziyaret eden Frank ve Blythe konuşurken, Frank’ın Blythe’ye oynadığı blöf usta tiyatroculara taş çıkarttı resmen. Blythe’nin başkan vekilliğindeki başarısından ve durumun ne kadar cesur birini gerektirdiğinden bahsederek adamcağıza koca bir gözdağı verdi. Frank pek haksız sayılmasa da zaten bu işleri bırakmayı düşünen Blythe’nin kararını kesinleştirmesi için iyi bir hamle oldu bu. Zaten Frank’ı Frank yapan en önemli şey bütün yaptıklarında mutlaka bir haklılık payı olması.
Yazı devam ediyor...