Mustafa tabii ki Padişah’a zarar vermeyecek ama doğruya doğru Miloş iyi sarsmış. Leyla’ya koşması gerektiğini o kadar geç akıl etti ki ekran başında “günaydın” demekten kendimi alamadım. Zaten yakalasa şaşardım. Filinta’da hiçbir şey o kadar kolay olmaz. Bölüm içinde hiçbir yere bağlanmayan ama heyecanı yükselten güzel bir aksiyon hamlesiydi ama Filinta’da o kadar iyilerine alıştık ki daha başından sahnenin sonunda ne olacağını anlayınca sadece vakit geçirmiş olduk.
Biz Sultan Abdülhamid’in uluslararası ilişkilerde muazzam akıl oyunlarıyla ayakta kaldığını hep okuduk ama izlemesi bir başka oluyor. Sultan sadece Osmanlı'nın değil neredeyse diğer devletlerin de dış politikalarını belirlemiş. Bunu da vizyonundan aldığı güçle yapmış. Başlı başına cihan harbini ön görmesi bile nasıl bir lider olduğunu gösteriyor. Abdülaziz’i hiç bu şekilde göstermemişlerdi. Bölümlerdir Abdülhamit resitali izliyoruz.
Aşırı adamlıktan girdik kardeş...
Akbar, Yüce Efendi’nin planını hap gibi yuttu da Mustafa’yı bölüm boyunca anlayamadık. Mustafa’nın kararı netti ama yaptıklarını Padişah biliyor muydu sorusu beni yedi bitirdi. Peşine adam takmalar, masonluk yeminleri, zindana atmalar... Hiç biri problem değildi ama tayfanın silahlarla Mustafa’yı zindandan kaçırması başka bir şeydi. Orada hap gibi yuttum. Osmanlı zabitleriyle çatışmak da ne demek? Ne yapıp ettiler beni de kandırdılar.
Filinta, Rus ihtirasını ve acı gücünü anlatmakta gerçekten başarılı oluyor. Ekran başından açlıklarını ve baskılarını net olarak hissedebiliyorum. Aynı sömürgeci hisleri diğer devletlerin de hissettirebildiğini söylemek güç. Belki diğerleri Ruslar kadar küstah olmadıkları için bana böyle geliyor. Rus sefire baksanıza, koskoca Padişah karşısında ayak direyebiliyor. Hani bir parça rahat olsak Abdülhamit o sinirle adamı sarayın camından atardı. “Hasta adam” yakıştırmasını da ilk bunlar yapmıştı. Ruslar o kadar tahrik ediyor ve kızdırıyor ki Mila Kunis, Ukraynalı olmasına rağmen bu satırları yazarken ona bile tepkiliyim. Halbuki onun ne suçu var?
-: Mangal mevsimi de geldi paşam. +: Öyle ama kanata yine dünya zam gelmiş :( :( :(
Bölümün bombası kesinlikle Akbar’ın tekrar yakalanmasıydı. Cemil bir kez daha efendisini sattı. Hoş aslında onun tek bir efendisi var ve sadece ona sadık kalıyor ama olsun ihanet, ihanettir. Akbar’ın yolun sonuna yaklaştığı zaten belliydi. En yoğun zamanda dahi traşını olan adam traş olmamıştı. Bunlar karakter için büyük sinyallerdir. Fakat yine de bu kadar kolay olmayacaktır. Bir Akbar basit bir pusuyla yok edilemez.
Sırada Padişah ve Mustafa vardı ama Yüce Efendi sadece Padişah’ı seçti. Leyla’daki cesaret mi, aptallık mı bilemedim. Haşhaşiler bu kadar açık adam zehirlemiyorlardı. King Joffrey’i bile daha usturuplu zehirlediler. Padişah’ın elinden sürahi düştü amma ölmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Sana geçmiş olsun diyoruz Leyla. Sonuçta zehirleyemesen bile Osmanlı Padişah’ına yumruk attın. Sezon boyu kara kuşak maharetlerini görmeyi bekledim ama nasip olmayacak herhalde…
Filinta’nın genelde bölüm içinde başlayıp biten maceraları olurdu. Fakat final ve bu bölüm için up uzun bir tek bölüm olmuş diyebiliriz. Son parçayı finalde izleyeceğiz. Cuma akşamı keyifle oturacağım ve bu sene son kez Filinta’yı izleyeceğim. Siz de üzülmeyin, hayıflanmayın. Son iki saatin keyfini çıkartın.
Haftaya görüşürüz.