Bu gece ki misafirimiz ağırdı. Kocca Amon, tapınağından çıkıp
İstanbul’a geliyor. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmamak için attım şekerimi ağzıma,
kuruldum ekran karşısına... Amon’u Ayasofya’ya gelirken gördük. Arabası yine büyüktü. Adam
tam bir Amerikalı. Fena halde büyüklük takıntısı var. Oldukça karizmatikti ama
çevreden kimsenin bakmaması tüm o özel anı bozdu diyebilirim. Ben orada olsam
ve biri uzun bir limuzinle gelse döner bakarım. Bakmamak garip.
Fehmi'ye nihayet işlerin başına geçmesi için teklif geldi. Rutin bir
sahne beklerken birden bire verilen mesajlardan başım döndü diyebilirim. Her
devrin adamı Hakkı ile konuşmalarında nelere değinmediler ki... Vahap Kuzuzade’nin
yıllarca bir örgütle işleri yürüttüğünü öğrendik. Sonrasında gelen darbe
girişimi ve ardı ardına operasyonlar ama örgütün hâlâ varlığını sürdürmesi
aklıma tabii ki tek bir şeyi getirdi: ERGENEKON! HSYK seçimlerine dahi
değindiler. Bu kadar az diyalogla bu kadar derin ve çok memleket meselesinin
konuşulduğunu hiç görmemiştim. Senaristler güzel iş çıkarmışlar.
Sakalım Şekil, kendim binbir şekil
Çok bozdu Cahit! Öyle
böyle değil fena bozdu...
Cahit saf bir çocuktu ne ara bu kadar anasının gözü oldu
bilmiyorum. Bu alem Cahit’i de bozmuş. Tapınak patlamasından sonraki
yakalanışında çektiği numara bir şey değil ama üstat Ronald’ı “Bundan sonra
ayaklarınız ben olacağım” laflarıyla iyice bağlamasına bayıldım. Kilo vermek
karakter değişimine de sebep olmuş. Bozuk Cahit’i sevdim.
Bir önemli ayrıntı da Armageddon’un artık maskelerini
çıkartmasıydı. Umarım bunu gurur meselesi yapmazlar. Tüm o karizmaları gitti
zira.
Dublin’de bir serseri Akif... Gitarını çaldı ama
kendi sesini duyamadık. Bir gün şarkı söylerken de görürüz umarım. Birkaç
serseriye haddini bildirirken birilerinin de dikkatini çekti. Bu arada elma
çöpüne daha dikkat etseydik keşke. O elmadaki kararmaya bakarsak en az bir saat
beklemiş. Eleman onu elinde bir saat taşımayacağına göre, olmamış.
Buraya kadar gelip Sultan Ahmet Cami'sini görmeden gidersen ayıp edersin Amon
Şükür Kavuşturana!
Nihayet kavuştular birbirlerine. Ayasofya’da iki adam. Polat
ve Amon... Yine müthiş diyaloglar döndü. Amon net ve direkt konuşurken
Polat
hikayelerle cevap verdi. Önceden Ömer baba hikayeler anlatırdı. Polat
yaşlandıkça babasına benzemeye başladı. Bu arada Amon’un da ne kadar
cesur
olduğunu anladım. Polat’la baş başayken yüzüne karşı “Baban çoktan öldü!”
demek nerden baksan beş okka yürek ister. Takdir ettim.
Amon bu sefer de Polat’a Ra olmayı teklif etti. Yani uzun yıllardır
süren Amerikan-İngiliz ortaklığında İngilizlerin pozisyonunu önerdi. Bu, aslında
Türkiye’ye bir süper güç olma vaadiydi ama Polat tabii ki kabul etmedi. Amon
Polat’ın elini tutarken nedense aklıma Linklater’in Before Sunrise, Before
Sunset serisi geldi. Amon seviyor Polat’ı bence.
Konuşmada asıl dikkat çekici analiz yeni bir dünya düzeninin
kurulacağıydı. Yıllarca kare kare incelenen ve “aslında Amerikalılar kendisi
yaptı” gibi bir sürü akla yatkın komplo teorileri üretilen 11 Eylül’ü Kurtlar
Vadisi aklı radikal dincilerin bir güç odağı olarak yaptığını kabul etti. ...Ve
Amon sordu, “biz mi? Ra mı? Yoksa radikal dinciler mi yeni dünya düzeninin
lideri olacak?" Bu gerçekten iddialı bir
teorem. Beni ikna etti mi? Şimdilik hayır!
Son olarak Amon’un Polat’a yeni dünya düzeninin sahibi
olmaya çalışan odaklardan radikal dincilerin “paralel” etkilerini Türkiye’nin
de gördüğünü söylemesi hayli ilginç oldu. Bunca zaman paralel yapıyla ilgili
pek çok iddia dinledik ama kimse olaya bu şekilde bakmamıştı.
Veda vakti geldiğinde Amon’un “Babanı ben almadım” dediği an
en az Polat kadar şaşırdım. Kim aldı peki? “Ra! Ra aldı!” Yani İngilizler!
Tercihimi yaptım, keyfime baktım.
Hoşgeldin Lions!
Cahit, nihayet Karaları almaya gitti ama yine alamadı. Üniformalı adamları görünce
bizimkiler sandım ama niye herkes beyaz tenli ve sarışın diye merak etmedim de
değil. Merakım uzun sürmedi. Meğer bizden değillermiş. Lions adında bir başka
timmiş. Tiplerinden de anlaşılacağı üzerine İngiltere kaynaklılar. Armageddon
timini yok ettiklerinde ufak bir şok yaşamadım değil. Nasıl ya? Mr. Key’i
çağıran Amon’un ekibi değil miydi? İhanet var! Mr. Key safını belli etti.
İngilizleri seçti. Ben de Mr. Key’in yerinde olsam dünkü çocuk Amerika yerine
tecrübeli İngilizleri tercih ederdim. Mr. Key mantıklı adam. Onu da takdir
ettim.
Ne zaman Ömer Baba esir düşmüş de esir alanlara ayar
vermemiş? Halife’ye de verdi ayarı, verdi ayarı... Öyle ki adamın beti benzi
attı. Ömer Baba’nın “Boş binaları bombalayıp sizinle savaşıyorlarmış gibi
gösteriyorlar” lafı da dizinin bugünlerde yapılan hava operasyonları hakkındaki
fikrini ortaya koymuş oldu.
Sonunda Pusat’ı da gördük. Onun derdi apayrı. Aslında
bahsedilecek pek bir şeyi yok ama Annem, Pusat’ı çok seviyor. Haline, tavrına
bayılıyor. Bu yazıyı Annem de okuyacağı için görünce mutlu olsun diye yazdım.
Annem benim!
Sol taraftaaaa Arnavut Aygırı Akiiiifff Balboaaaaa
Akif’i unutmamak gerek. Bazı adamlar resmi/gayrı resmi yer altına aittir hep ve nereye giderse gitsin o yeraltı onu içine çeker. Bahis için illegal boks işine daldı şimdi de... Bir yerlerden kopup hikayeye dahil olacak ama ne zaman kopup gelecek hiçbir fikrim yok. Kötü dağıtmış bu çocuk.
İngiliz oyunu, kolay
kolay çıkmaz kokusu...
İtiraf etmem gerekirse bu İngilizler ile Mr. Key ne
çeviriyor anlamış değilim. Amerikan oyununu hemen anlıyorsun da İngilizleri
anlamak zor. Adamlar nasıl olmuş da 'üstünde güneş batmayan imparatorluk' kurmuş en
azından onu anlıyorsun. İşlerine akıl sır ermiyor. Şimdilik biliyoruz ki, Karaların kamptan kaçışlarına izin verecekler.
Belli ki İngilizler çok uzun süre bir güç odağı olarak
dizide olacaklar ama şu anda sadece iki yüz tarafından temsil ediliyorlar. Mr.
Key ve ofis adamı yeterli olmayacaktır. Amon’u gördüğümüze göre Ra’yı da er geç
göreceğimizi düşünüyorum. Amon’u kimin oynadığına bakarsak Ra’nın kim olacağını
şimdiden çok merak ediyorum. Amon bu topraklarda... Belli ki Ra da gelecek ve Polat'a Tanrı olma teklifi yapıldı. Tanrılar çıldırmış olmalı!
Yeni fenomen Fehmi
Kuzuzade!
Yeni sezonda pek çok yeni karakter oyuna katıldı ama
içlerinde en sevdiğim kesinlikle Fehmi Kuzuzade oldu. Bu adamın dengesiz bir yanı
var ve o yana bayılıyorum. Oğluyla arasında neler geçtiği merak konusu olarak
bir süre daha kalacakmış gibi ama diğer oğlunun ölümünü cinayete bağlaması beni
umutlandırdı. Polatlar yapmadığına göre belki bir iç operasyondur ve intikam
için Polat’a yanaşır. Polat, Fehmi diyalogları tadından yenmez.
Sonunda Cahit videoları ortaya çıktı. Meğer evi darmaduman
eden Armageddon değil Lions’muş. Ofis adamı İngiliz Cahit’e hiç şaşırmadı. Onun
kafasında Cahit’in kafasında döndürdüklerinden çok daha fazla tilki döndüğünden
light kaçmış olmalı.
Hazır el atmışken sevabına aylardır kayıp Malezya Hava Yolları'nın uçağını da bulsan ya..
Tüm bunlar olurken Polat odasında çözümleme yapmakla meşguldü ve o sırada Ömer Baba'nın izini buldu diyebiliriz. Sagir'in Mekke'ye geldiği uçak Londra'dan kalkmıştı ama daha sonra nereye indiği belli değildi. Şedid de önceden bir havalimanı ele geçirmişti. Polat için parçaları birleştirmek hiç zor olmadı. Haydi yine operasyona...
Biz bu bölüm
finallerine doyduk ama...
Dizi boyunca Şedid kampında bir İngiliz gördük ama pek
değinme gereği duymamıştım. Final sahnesinde elinde silah Ömer baba’nın başında
bitti adam. Kardeşinin intikamını istiyor doğal olarak. Önceki sezonlardan
alışık olduğumuz şekillerde bir silah patladı ve Ömer baba öldü mü kaldı mı
diye merak etmemiz istendi ama çocuğun son andaki sarsılışı tabanca geri
tepmesinden çok kurşun yeme sarsılmasına benziyordu.
Dizi bu hafta yine hemen her konuda kendi fikirlerini net
olarak söyledi. Bu durum devam edecekmiş görünüyor. Katılırız, katılmayız ama
hepsini yakalamaya özen göstereceğim. Mesela Amerika, İngilizler ve radikal
dinciler üçgen teoremi benim için daha dizi bitmeden çökmüş oldu. Şu anda en
büyük tehdit Şedid iken ve onu da İngilizler kukla gibi oynatırken radikal
dincileri bir aktör olarak görmek imkansız.
Önümüzdeki bir haftayı Ömer Baba'ya ne olacak diye
geçirmeyeceğim ama, bu İngilizler neler yapacak diye bir çok haftayı merakla
geçireceğimi biliyorum. Ortalık şenlendi yahu...