Paşam Avrupa'da bir kızlar var aklın durur!

Abdullaaaaaahhhh! Vallahi özlemişiz yahu! Yokluğunu kanıksamışız ama gelince bir başka şenlendi Filinta. İzlerken yüzümüzde güller açtı. Şifre kırdırırken de bir o kadar güçlü hissettik. Üçlü tamamlandı, şimdi düşmanlar düşünsün!  Ahmet ile Çerkes de alınmasın tabii ama has üçlü belli yani…

Ruslar’ın ne vereceklerini merak ediyordum ya esas soru ne vermeyecekleriymiş. Hindiçin’den tut Ortadoğu’ya oradan boğazların kontrolüne kadar… Kısaca diyor ki "sen dünyayı al ama bırak şu Osmanlı’yı ben bi yiyeyim…” Araya Almanlar girdi ama onlar Ruslar’dan da daha çok şey istemişler. Ne kadar zor bir yüzyıl olduğunu daha iyi anlıyor insan. 

Aman da aman Padişah'ıma beyazlar da ne çok yakışırmış.

Nihayetinde konferansın sonuna geldik. E Midhat Paşa ne yapsın? Ne kadar bağırırsa bağırırsın görünmez bir sağır odaya kilitlemişler adamı. Duyuramıyor sesini. Masada yedi düvel ayrı bir oyun peşinde, dışarıda Miloş, altta Akbar ayrı bir oyun peşinde. Hepsinin de oyunu Osmanlı üzerine… Neyse ki Allah oyun bozanların en hayırlısıdır. Miloş’un oyununu Mustafalara, Akbar’ınkini Abdullah’a, İngiliz ve Rusların oyunlarını da Padişah’a bozdurdu. Özellikle Kanun-i Esasi hamlesi muazzamdı. Lafı geçerken içimden “neden şimdi?” diyordum ki daha uygun bir an olamazmış. 

Bu Nijad ne olacak böyle yahu? Adam resmen Fenerbahçe’ye büyük umutlarla transfer edilen forvet kıvamında. Hiçbir işi becerdiği yok. Akbar, beceriksiz sevmez sanırdım ama çaresizlik sanırım. Fakat helal olsun geleceği bir tek o doğru okudu. Nitekim ilk yıllarındaki büyük toprak kayıplarına rağmen onca sene başta durabilmesi bunu doğruluyor. Fakat o da çözüm konusunda tökezliyor. Hala ve hala Şehzade Murat’dan medet ummak da resmen büyük bir çaresizlik. Olsun, en azından biraz daha Uğur Uludağ izleriz. 

Ben bu oyunu bozarım!

Bölüm boyunca Mustafa bir plan yaptı durdu. Hatta Garbis’i bile serbest bıraktı ki görülmüş şey değil. Eskiden aklıyla oyun bozardı, sonra karşı hamleler yapmaya başladı, şimdi de Padişah’ın huyundan mıdır suyundan mıdır bilinmez zeki geçinenlere birbirini kırdırmaya kadar işi ilerletti. Leyla’yı kuklaya çevirdiğini görmek biraz keyif veriyor ama Miloş’un en gözde öğrencisinin biraz daha külyutmaz olmasını isterdim. Sonuçta bir gecede iki düşmanı da aynı yerde buluşturmayı başardı ama başlar? Tabii ki yoklar. Son Padre’yi yakalamaktan başka bir işe yaramadı. 

Yüce Efendi’nin Ali’ye çektiği fayton numarası gerçekten muazzamdı ama bir o kadar da gereksizdi. Bunca işinin arasında onun gibi alev alev yanan bir koru tutmaya çalışmak net kötü hamle. Öldürecek olsa çoktan öldürmüştü ama o da yok. Filinta’da enteresan ve bir o kadar da iyi bir bölüm bizi bekliyor. Son haftalarda senaryo bir düşüş yaşamıştı ama belli ki sezon finaline kadar bizi senaryo kalitesi bakımından mutlu edecekler. Ha, fragmandan anladığım kadarıyla Ali’ye yine üzüleceğiz ama olsun. Üzülelim bakalım.

Haydi haftaya görüşürüz.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER