Muhteşem Yüzyıl Kösem, ikinci perdesini taht çevresinde şekillenen ve iktidarın gücünü emmeye pek hevesli üç güç etrafında
biçimlendirerek, üç farklı varisin bir mayada kapışarak elde edeceği bulamacı anlatmaya
hazır, "vira bismillah!" dedi en sonunda. Vallahi çok rahatladım. Zira yeni bir
nefeslenmenin esintisi bölümün ilk yarısı durağan ve daha çok yeni karakterleri
tanıtmaya –haklı olarak yönelik olsa da yeni, taze bir şeyler görmek o
durağanlıkta bile terütaze izleme rehavetine kapılmamı sağladı.
Kesin bir tarih verilmese de 10 yıl civarında zaman
atlaması olduğunu anladık. Açıkçası Kösem için bu kadar uzun bir zaman
atlamasının artı yönleri olduğu kadar göze batan birkaç mantıksal hatanın da
farkındalıkla yüzeye çıktığını görebiliyoruz. Gelin öncelikle bu uzunlukta
bir zaman atlamasının 20 bölümde bize verilen Kösem evreninde ne gibi
tersdüşeliklere yol açtığına bakalım:
Her ne kadar 20. Bölümde geride bıraktığımız olayların
üstüne 10 yıl eklense de, hikaye aynı şekilde yani kaldığı yerden devam etmek zorunda
kaldı. Yani 20 bölümde anlatılan üç yıl içinde gerçekleşen onlarca olaya rağmen 10 yılda hiçbir olay olmamalıydı ki seyirci bir şey kaçırmadan aynen devam
edebilsin. Haliyle bu durum soru işaretleri de oluşturdu. Ahmed neden yıllarca
acımadığı kardeşini seneler sonra birden zindandan çıkardı? Sabırsız, güce
tutkun ve kudrete bağımlı bir kadın olarak lanse edilen Safiye Sultan yıllarca
neden neredeyse hiçbir şey yapmadan, vaktini sadece yaşlanmakta ve hala ömrünün
son demlerini yaşadığını düşünerek geçirdi? Sonuçta bu kadın her gün ayrı bir
cinlik düşünen, öteki günü öncekine uymayan ve canı pahasına her an savaşan bir
kadın değil mi? Seneler zarfında rahatlıkla İskender’e kendi oğlu olduğunu söyleyip
savaşa daha güçlü hazırlanabilecekken sanki önceki bölüm zaman atlamadan aynen
devam etmiş (kısmen), sadece karakterler büyümüş gibi hissettik. Şimdilik kabul,
ancak ileriki bölümlerde Safiye’nin yıllarca serpiştirdiği entrikaların kokusu
çıkar ve Ahmed’in de yıllar sonra nedense bir anda doğan vicdanının sebebi
açıklanırsa suspus olurum, o ayrı.
"Masumiyetin Gücü(!)"
Hikayenin yenilenmesiyle birlikte üzerine zamanın ve dolayısıyla
olgunluğun değdiği bir karakter olan Kösem Sultan’ın nihayet istediğimiz
kimliğe ve performansa bürünebildiğini görebiliyoruz. Zaman atlaması (Ahmed’in
gencecik yaşında beyazlayan sakalları dışında) en çok Kösem Sultan üzerinde
hissedildi: Haremde zıplayarak koşan, üzerinde olgunluğun zerresi hissedilmeyen
ve zekice değil “hazır cevaplığıyla” tanınan garip bir karakter olmuştu. Onca yılın ardından ise tamamen bir asil
sultan kimliğine bürünen; zekice cevapların, tok ve kalın ses tonunun, asil
yürüyüşün ve tarihteki “kadın padişah” figürünü anımsatan oturuşun değişimi bir
hayli zevkliydi.
Beren Saat’in bu
bölüm sahne sayısı az olsa da ileride Kösem’e daha iddialı sahneler
yazıldığında başarıyla bu sahneleri canlandırıp ikinci perdenin
ikinci Kösem’i olma yolunda hızla ilerleyeceğine umudum tam.
Deli kuvveti dedikleri bu olsa gerek, şehzademiz pek civan çıktı.
Ama "seni bu bölüm hangi hikaye çekti?"
diye sorarsanız, net Şehzade Mustafa derim. Zira daha önce izlemediğimiz bir hikaye
izliyoruz Şehzade Mustafa’da. Bölüm boyunca bölümün heyecan ve gerilim düzeyini
üst seviyede tutan da Şehzade Mustafa’ydı zaten. Pinhan Ağa’nın her an, her
yerden çıkıp Mustafa üzerinde psikolojik baskı kurması ve herkesin yalnızca Mustafa’nın
görebildiği karanlık fişeklemeye “kime bakıyor bu yahu” tarzındaki anlamsız
bakışları o dramatik siyahlığı bize en iyi şekilde verebildi. Pinhan Ağa’nın,
Mustafa’nın zihninde yarattığı boşluğu siyah lokmalarla doldurmaya
çalışması ve Mustafa’nın üzerine mezar taşları gibi çöreklenen bu karanlıktan kurtulamaması hikayenin devamını heyecanla
beklememizi sağlayan bir unsur haline geldi. Apayrı bir dünya yarattı. Bu hikaye sayesinde Halime Sultan da artık
haremde dört dönüp sürekli boş işler müdürlüğüne telgraf çekme havasından kurtuldu. Üzerinde ağır ve koygun bir sorumluluk çökmesi de Halime karakterinin artık ilk
bölümlerde gördüğümüz seviyeye döneceğini işaret eden dair olumlu gelişmelerden biri.
Yazı devam ediyor...